Yüreğinde kuş gibi bir hafiflik duyuyordu, sevinç değildi bu, bundan böyle tek başına oluşu ve önünde alabildiğine çöl gibi uzanan dünyanın kendisine tümüyle yabancılığı tatlı bir duygu uyandırıyordu içinde.
Ölümü de başka türlü düşünemiyordu zaten, yüreği söküp alan ve hızla yukarılara, çok yükseklere, göğün bir yerlerindeki bir geçide alıp götüren son bir rüzgâr ezmesi.
“Ağlayacak kadar sevgiye aç yüreğine, içlerinde en çocuksu kalmış ve aşırı duyarlı yüreciğine bir lokma duygusal azık bekliyordu onlardan, beceriksizce.”
Yürümüşlerdi, insanlar. Şarkı söylemişlerdi ve öldürmüşlerdi. Kan rengiydi ve yüreklerinde tek aşk vardı, her türlü şiddet meleğiyle birlikte göğüs göğüse savaş aşkı. Ve aşkları öyle kibirli, şen şakrakça yabanıl ve acımasızca bir büyülenmeydi ki insan olduklarını unutmuşlardı. Kendilerini insanlardan öte görüyorlardı, oysa yürekleri gurur ve nobranlıkla bağlanmış, alınları kara ibarelerle donatılmış, bedenleri silahlarla zırhlanmış birer savaşçıdan başka bir şey değillerdi.
Kuru kafaydı yollarını çizen ve şeytanın şarkısıydı söyledikleri kahkahalarla.
Sayfa 264 - Sel & Beşince Gece: Küllerin GecesiKitabı okudu
"...sana sevgimi kanıtlamam için çiçek serpmekten başka birşey gelmez elimden, bu demektir ki en küçük bir özveriyi, bir tek bakışı, bir tek sözü bile kaçırmayacağım, en ufak şeyleri bile değerlendireceğim ve yaptığım herşeyi sevgiden yapacağım... Sevgiden acı çekmek, hatta sevgiden sevinmek isterim, işte böylece serpmiş olduğum çiçeklerimi tahtının önüne; gördüğüm her çiçeğin her yaprağını senin için koparacağım... ve şarkı söyleyerek serpeceğim çiçeklerimi... Onları dikenlerin arasından derlemem gerekirse bile şarkımı söyleceğim, dikenler ne denli iri, ne denli batıcı olursa şarkım o denli ezgili olacak..."*
Sayfa 103 - Sel & III. Güllerin Gecesi & * Lisiexlü Aziz Teresa Chaiers EseriKitabı okudu