ve akşam geceye ihtişamlı bir önsözdür.
Son ışık ve renk hünerlerini de gösterdikten sonra ufuktan çekilen güneşin batışı, yüzlerce minareden yükselen ezanlarla dünyaya ilân edilir.”
Modern saatin kabulü ve ezanî saatin camilere, türbelere ve müvakkithanelere terk edilmesi, hayata bakışımızı derin bir biçimde değiştirmiştir.
... gölgesini aydınlıkta bile yanında gezdiren insanoğlunun bir tarafının karanlık ve sırlarla dolu bir gayrışuur olduğunu unutmamak gerekir.
"Müslüman yüzü” diyor Haşim, "kuş sesleri ve çiçek kokuları gibi fecrin en güzel tecellilerindendir."
Kim ne derse desin, sizi içine çekip gizleyen karanlığın cazip bir tarafı vardır!
(İstanbul'da yaşanır mı, İstanbul yaşanır mı?
Muazzam bir anlatım ve uslüp kullanılmış, itinâlı kelimelerle zenginleştirilmiş. Beşir Ayvazoğlu'nun okuduğum ilk kitabı kalemini sevdim. Kendine has bir yorumu var. İhtiyatlı yazarlardan, şâirlerden bahsetmesi, eserleriyle atıflarda bulunup, alıntılar yapması son derece zarif.
Kitabın kapağını açtıktan sonra Arnavut kaldırımlı taş sokakta adımlar atmaya başlıyor hissiyatı uynadı. Biraz sonra pencerenin altından vefa bozacısı beklerken "bozaaa" diye seslenen başka bir satıcının sesiyle uyandım muhayyelimden...
İstanbul sevdalılarına tâvsiye ederim. )