Gecenin Hikayesi Aşeka sözleri ve alıntılarını, Gecenin Hikayesi Aşeka kitap alıntılarını, Gecenin Hikayesi Aşeka en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
''Vampirlerin anahtarla kapı açacağını hiç düşünmezdim.'' Vampir kelimesini ilk defa sesli kullanıyordum.
''Ben vampir değilim.'' O da benim gibi kapının kirişine yaslandı.
''Vampirsin.''
''Değilim.''
''Evet, öylesin.''
''Hayır, değilim.''
''Tam olarak korkunç, psikopat, kana susamış manyak bir katil vampirsin.''
''Korkunç psikopat bir manyak olduğum için mi korkup bana sarılıp duruyorsun.''
Dudağımın kenarı hafifçe kenara kıvrılınca ikimizin de ani değişimine sinirlenmiştim. Birbirine küs kalamayan en yakın arkadaşlar gibiydik. Hani onunla konuşmayacaktım.
''Sana sarılmadım.''
''Bana birçok kez sarıldın.''
''Senden nefret ediyorum kana susamış manyak vampir.''
Gülümsemesi yüzünde büyüdü, ''Değilim.''
''Öylesin,'' derken ben de güldüm bu defa.
''Bir yerde okumuştum,'' dedim yutkunarak. ''Şöyle diyordu satırlarda: Farz et ki öldün ama o kadar hazırlıksız öldün ki ağlayarak yalvardın, sana tek bir gün vermeleri için yakardın yaradana. Sonra sana bugünü hediye ettiler. Sadece yirmi dört saat. İşte bugün kalan son gününmüş gibi yaşa.''
Ne ben küle dönüşmüştüm ne birileri yakmaktan vazgeçmişti.
Acı... sonunda hissettiğimiz buydu. İliklerimize kadar bir sarmaşık gibi dolanan bir acı hem de. Sanki... Her yer karanlıktı ama çektiği acı dolunaydı.
''Kimi geride bıraktığını çok iyi biliyorum, Maya. İnan bana bunu çok iyi gösterdin sen. Doruk mu? Tamam, hadi git. Seni durdurmayacağım. Benden bu kadar.''
Sesinde bastırılmış bir hiddet vardı.
Dudaklarımda buruk bir tebessüm. Oysa zaten sen beni hiçbir zaman durdurmamıştın. Ben gittiğimle kalmıştım.
''Ne yaptığını sanıyorsun sen?'' dedi Kumral her zaman çatık olan kaşlarının arkasından.
''Saçlarımı kurutuyorum.''
Oldukça açık değil miydi, neden bana cevabı bariz olan sorular sorup duruyorlardı?
''Başında, beyninin tam üzerinde açık bir yaran var ve sen şampuanla saçlarını yıkıyorsun. Sonra da üzerine ısı veriyorsun. Öyle mi?''
O söylerken yaptıklarım rahatsız edici bir şekilde yanlış geliyordu. Utangaç bir çocuk gibi kapının arkasına saklanmak istiyordum.
''Belki de...'' dedi ağırlığını bir bacağının üstüne kollarını göğsünde birleştirdi, ''Beyninin üzerinde bir yara yoktur.''
Elimdeki makineyi aldığım çekmeceye bırakırken ''Elbette bir yara var,'' dedim. Fena halde sızlayan bir yara hem de.
''Yara var, evet,'' dedi hiç beklemeden. ''Ama belki beynin yoktur. Olmayan bir şeyin üzerinde olan bir yaradan bahsediyoruzdur.''
''Fazla soğuksun,'' diye mırıldandım. Sesimin acı içinde çıkmasına engel olamadan. ''Cehennem için bile. Kendini kötülüğün beden bulmuş hali gibi hissediyorsun, biliyorum ama cehenneme karşı koyup tüm ateşi söndürecek biri varsa o da sensin. Yine sensin. Sen karanlığın içinde aydınlığa kavuşmuş tek insansın.''
Ölüm, bir sayfaya yazsan mürekkebin canı kadar solgun ama yazımı basit bir kelime. Ardına onlarca çığlığı ve asla hissedilmeyecek, yeri doldurulmayacak bir eksiklik bırakan zamansız bir tanımlama.