Ölüm gibi, Yaşam da ‘tadılan’ bir şeydir, -ve elbette, Külli nefsin zâikatül mevt’in (1) bir anlamı varsa eğer, bu anlamı ancak buradan devşirebiliriz. (Heidegger de böyle söylemiyor muydu? Hep ‘Ölüm’e karşıt olarak ‘Yaşam’ biçiminde anlaşılmış olan insan varoluşunu, bir ‘barınak’ [Wohnung] olarak Yaşam’ın ve Ölüm’ün kökensel birliği anlayışına dönüştürmemiş midir?)