Outlander Serisi 7

Geçmişin Yankısı: Kısım 2

Diana Gabaldon

Geçmişin Yankısı: Kısım 2 Posts

You can find Geçmişin Yankısı: Kısım 2 books, Geçmişin Yankısı: Kısım 2 quotes and quotes, Geçmişin Yankısı: Kısım 2 authors, Geçmişin Yankısı: Kısım 2 reviews and reviews on 1000Kitap.
"Beni dört yüz doksan dokuz kez kırbaçladılar.Saydım."Kalabalık kahkaha patlatınca Bay Morgen gülümsedi."Beş yüz defa kırbaçlaması gerekiyordu ama bir tanesini unuttu.Ben de söylemedim."
"Bir adam öldüğünde,sadece bir kişi ölmüş olur,"dedi. "Erkekler birbirlerinden pek farklı değillerdir.Hem onları doyurması ve koruması için her ailenin bir erkeğe ihtiyacı vardır ve doğru düzgün her adam bunu yapabilir.Kadınlara gelince..." Parmaklarımın ucundaki dudaklarını kıpırdatıp hafifçe gülümsedi."Bir kadın öldüğünde beraberinde tüm canlılığı götürür.Bir kadın...sonsuz olasılıklarla doludur."
Reklam
Jamie, çarşafların içinden elini çıkarıp yoklamaya başlayınca Claire'in elini tuttu. İçini çekti , derin ve uykulu bir şekilde, sonra Jamie'yi kendisine doğru çekti. "Benim dünyam sensin," diye mırıldandı Claire ve sonra nefes alışı değişti kendisiyle birlikte Jamie'yi güvenli bir yere götürdü...
Sayfa 411Kitabı okudu
"Karanlık bir odada bir düzine erkeğin içinde seni bulabilirim."
Sayfa 307Kitabı okudu
"Sanırım senin gibi hissediyorum," dedi Jamie, Claire'i uyandıramayacak kadar hafifçe. "Taşların içinden geldiğinde hissettiğin gibi. Dünya hala orada ama senin bir zamanlar sahip olduğun dünyadan farklı bir haldeymiş gibi." Jamie, çarşafların içinden elini çıkarıp yoklamaya başlayınca Claire'in elini tuttu. İçini çekti, derin ve uykulu bir şekilde, sonra Jamie'yi kendisine doğru çekti. "Benim dünyam sensin," diye mırıldandı Claire ve sonra nefes alışı değişti, kendisiyle birlikte Jamie'yi güvenli bir yere götürdü.
"Ian," dedim mümkün olduğunda sakin bir sesle, "sanırım bayılacağım." Göğsümdeki beni boğan baskı artmıştı. Güçlükle öksürünce bir an rahatladığımı hissettim. Ulu Tanrım, kalp krizi mi geçirecektim? Sol kolumda ağrı var mıydı? Hayır. Çenemde ağrı var mıydı? Evet, dişlerimi birbirine kenetlediğim için bu çok normaldi... Gözlerimin açık olduğunu düşündüm ama hiçbir şey göremiyordum. Belirsiz bir şekilde, ölüyor olduğumu düşünmeye başlamıştım ancak bu fikri hemen aklımdan attım. Hayır. Hiç de ölmüyordum. Ölemezdim. Yine de garip bir şekilde bana doğru dönerek yaklaşan gri bir sis görüyordum. "Ian," dedim ya da söylediğimi sandım. Çok sakin hissediyordum. "Ian, ne olur ne olmaz, Jamie'ye onu sevdiğimi söyle." Neyse ki etraf kararmamıştı ama sis bana ulaşmıştı, huzur dolu gri bir buluta nazikçe sarıldığımı hissettim. Üzerimde hissettiğim tüm baskı, boğulma hissi ve acı dinmişti. Mutlu ve düşüncesiz bir şekilde gri sisin içinde süzülüyor olabilirdim. "Jamie'ye söyle," deyip duruyordum bulanık haldeki Ian'a. "Jamie'ye onu sevdiğimi söyle." "Gözlerini aç da kendin söyle Sassenach," dedi yakınlardan gelen tok ve telaşlı ses.
Reklam
Kiliseleri ya da Claire'i düşünüyor olmak ona başka bir kiliseyi hatırlatmıştı - evlendikleri kiliseyi, bunu hatırladığında kendi kendine gülümsedi. Pek huzurlu bir bekleyiş değildi. İçeri girdiğinde kalbinin göğsünde gümbür gümbür attığını hala hissedebiliyor, terinin berbat kokusunu -azgın bir keçi gibi koktuğunu Claire'in fark etmemesini ummuştu- ve doğru düzgün nefes alamayışını hatırlıyordu. Buz gibi soğuk, küçük parmaklarını ve destek almak için onu yakalayan elini elinin içinde hissedişi... Tapınak. Birbirleri için hep öyle olmuşlardı ve hala öyleydiler. Kanın benim kanım. Küçük kesik iyileşmişti, soğukkanlı bir şekilde söylediği bu cümleye gülümseyerek başparmağını ovdu.
"Sana söylediğim diğer sözü hatırlıyor musun?" diye sordum ona. "Edinburgh'tan Lallybroch'a döndüğümüzde, ben Jamie'yi... tekrar bulduktan sonra. Ev, gitmen gerektiğinde seni içeri kabul etmek zorunda oldukları yerdir." Ian tek kaşını kaldırarak bakışlarını benden Jamie'ye çevirip kafasını salladı. "Ona neden bu kadar düşkün olduğuna şaşmamalı dayı. İnsana nadir bulunan bir huzur veriyor." "Eh," dedi Jamie, gözlerini işinden ayırmadan, "beni hala içeri almaya devam ettiğine göre, sanırım evim de o olmalı."
Küçük çocuk William'ın kılıcına bakarak, "Birini öldürdün mü?" diye ilgiyle sordu. William gülümseyerek, "Hayır, henüz değil," diye cevap verdi. "Dedem iki düzine adam öldürmüş!" Ebeveynleri aynı anda, "Jemmy!" diye bağırırken küçük çocuk omzunu silkti. "Ama öldürmüş!" "Dedenin cesur ve acımasız bir adam olduğundan eminim," diyen William, küçük çocuğu usulca ikna etti. "Kral'ın her zaman bu tür adamlara ihtiyacı vardır." Çocuk sakin bir şekilde, "Dedem Kral'ın kıçını öpebileceğini söylüyor." dedi. "JEMMY!" Bay MacKenzie oğlunun ağzını eliyle kapattı. "Biliyorsun ki senin deden böyle bir şey söylemedi," diye uyardı Bayan MacKenzie. Küçük çocuk kabul ederek başını salladığında babası elini ağzından çekti. "O halde büyükannem öldürdü." "İşte bu daha olası," diye mırıldandı Bay MacKenzie.
"Kadınların neden savaşmadığını merak ediyorum." "Sizler savaşmaya uygun değilsiniz Sassenach." Sert ve pürüzlü elini yanağımın üstüne koydu. "Hem bu doğru olmazdı; siz kadınlar gittiğinizde beraberinizde çok fazla şey götürüyorsunuz." "Ne demek istiyorsun?" Uygun kelimeyi ya da düşünceyi aradığını belirtircesine hafifçe omuzlarını silkti, sanki ceketi çok darmış gibi farkında olmadan yaptığı bir hareketti. "Bir adam öldüğünde, sadece bir kişi ölmüş olur," dedi. Erkekler birbirlerinden pek farklı değillerdir. Hem onları doyurması ve koruması için her ailenin bir erkeğe ihtiyacı vardır. Ve doğru düzgün her adam bunu yapabilir. Kadınlara gelince..." Parmaklarımın ucundaki dudaklarını kıpırdatıp hafifçe gülümsedi. "Bir kadın öldüğünde beraberinde tüm canlılığı götürür. Bir kadın.... sonsuz olasılıklarla doludur."
Geri13
40 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.