Z.A: Biz komünistler, üretim araçlarının özel mülkiyetinin kaldırılmasını savunuruz. Kapitalist ideolojiyse bu sermayenin sermayedar tarafından geçmişte verilen "emeğin" sonucu bir mülkiyet olduğunu tartışır. Sermaye düzeninin çıkış noktasında ilk patronların bugün parayla satın aldıkları türden uzmanlık ve yöneticilik işlerini yaptıkları dönem birkaç asır geride kaldı. Ancak konu insan eliyle üretilmemiş madenler ve doğal kaynaklar olduğunda sermaye ideolojisi baskısı altındaki insana bile çelişkiyi göstermek daha kolay. Devlet, yasalarında "toprağın sahibi kim olursa olsun maden ve mineraller devlete aittir" diyor; ardından müthiş kâr oranları ve teşviklerle, yerli ve yabancı sermayeye hakkını devrediyor. Bu konuya ilişkin alınabilecek iki siyasi tutum var: Bu zenginlikler ya nesiller boyunca emekçi halka aittir, ya da sermayeye aittir. Sermayenin yerli ya da yabancı sermaye olması önemli bir ayrım değildir. Son gelişmeler kamuya ait olması gereken bu zenginliklerin yerli ve yabancı sermaye arasında sürekli el değiştirdiğini, sermaye açısından bu değerlerin farklı bir anlamı olmadığını gösteriyor.