Ruhun soluksuz kalacak kadar uzun bir çığlık koparmasına yol açan yaralar vardır. Umutsuzluk hiçbir zaman pençelerine aldığı kurbanın kaçıp gitmesine izin vermez. Yitirilen bir sevgilinin, kaybedilen bir çocuğun bize verdiği acı, gerçekte umutsuzluğun gölgesi olan şeyde umutsuzluğu görmektir. Yas tutma, hiçliğin küçük küçük damlalar halinde akışının bir bahanesi, uygun bir yoludur. Çocukluğun gözyaşları, çığlıkları ve feryatları insanların yüreklerinde hapsolmuştur.
"Eğer bir güç dağılımıyla, teslimiyetleri telafi edilmezse, köleler uzun bir süre köle kalmak istemezler. Bütün bağımlılıklar bir iktidarın varlığına hak verir ve ancak bir boyun eğmenin bedeli olarak iktidar vardır. "
Latince labor (emek) sözcüğü 'acı çekme' anlamına gelir. 'Travail' ve 'labour' sözcüklerinin bu kökenini unutmamız akılsızlık. En azından soylular kendi haysiyetlerini de, kölelerinin maruz kaldığı alçalmayı da akılda tutuyorlardı. Aristokratların çalışmayı aşağılaması, efendinin ezilen sınıfları aşağılamasını yansıtıyordu; bu sınıflar için çalışma, anlaşılmaz bir nedenle, onların daha aşağı olmasını isteyen ilahi hükmün iradesiyle sonsuza kadar mahkûm edildikleri bir kefaretti.