Tek başıma ilerlerken aklıma geldi, bugüne kadar gerçekte bütün yolları böyle yalnız yürümüştüm; gezintilere tek başıma çıktığım gibi, yaşamımın bütün adımlarını tek başıma atmıştım. Dostlar, akrabalar, kendileriyle iyi konuşup görüştüğüm tanışlar, sevgililer hep benimle beraber olmuş, ama asla beni bütünüyle sarıp sarmalayamamış, hiçbir zaman içimdeki boşluğu dolduramamış, izlediğim yollardan ayırarak başka yollara çekip alamamışlardı beni. Kim bilir belki de herkesin izleyeceği yol, fırlatılıp atılmış bir ok tarafından çizilmişti önceden; ister alınyazısı denen şeye kafa tutsun, ister yaltaklansın ona, herkes çoktan belirlenmiş bir çizgi üzerinde sürüklenmekteydi belki. Ama hiç değilse yazgının içimizde saklı yattığına, dışarıda aranmamsı gerektiğine kuşku yoktu.
Tuhaf, yürümek siste!
Taş toprak tek başına
Ağaç ağaca gizde
Her biri tek başına.
Dünya dostlarla dolu
Yaşam gülerse yüze
Sis tutmuşsa sağı solu
Seslenmek boşuna, “Gelsenize!”
Bilge olacak nerden
Tanımazsa karanlığı insan
Karanlık kaçınılmaz, usulcacık
Ayırır onu herkesten.
Tuhaf yürümek siste
Yaşamak tek başına
İnsan insana gizde
Herkes tek başına.