Tolstoy’un kendi hayatından kesitler sunduğu üçlemesinin son kitabı. Çocukluk ve İlkgençlik kitaplarını okuyanların, serinin yarıda kalmaması, tamamlanması adına ve belki de sadece bunun hatırına okuyacakları bir kitap olmuş Gençlik.
Kitap, okuyucuda bağlantı kurma zorluğu hissettiren konuları ele alışı ve bir sonraki bölümün ne ile ilgili olduğu pek tahmin edilemeyen belirsizliğiyle ilerlerken, yazarın bu dönemde çevresinde gördüğü insanları nasıl kategorize ettiğini en azından ara fragmanlarda verebilmiş. Bu olgu okuyucuda, yazarın aynı konuya çok kez vurgu yapması ve bu sınıflandırmayı temel alan düşüncelerini kitapta defaatle açıklaması sayesinde oluşuyor. Bunun ötesinde, yazarın bir diğer konudaki dünya görüşünü de aynı netlikte ortaya koyan doyurucu bir içerik ise kitapta sanki ıskalanmış.
Tolstoy’un bilindik akıcı, samimi dili esere hakim ve bunun, kitap için yapılabilecek olumlu yorumlardan biri olduğunu belirtmek gerekiyor. Ancak tek başına dilinin akıcılığı, kitabı, yazarın günlük karalamalarının giderek sıkıcı hale gelen bir derlemesi yada yazım biçimine oturtulmuş kopuk kompozisyonlar bütünü konumundan uzaklaştırmaya yetmiyor. Kitap, ilerledikçe sıradanlaşıyor. Bir noktada yazarın ismi artık kitabın önüne geçiyor ve okuyucuyu sanki kendisiyle birlikte yokuş yukarı tırmanmaya zorluyor.
Okudukça, okuyucusunu “başladım bari bitireyim, en nihayetinde hem üçlemenin son kitabı hem de klasik bir eser” tarzı bir hissiyata koşar adım yaklaştıran yada buna benzer bir düşünceye aday bir kitap.