O kadar kötü şeyler anlatılıyordu ki çocuğa sakin ve mantıklı bir tavırla şöyle diyordu babasına : "Çok tuhaf baba... Tanrı, bu kadar kötü bu kadar zalim olabilir mi? Büyükanne bugün bana dedi ki, kilisedeki bir ayini kaçırırsam şeytan ayaklarımı kesip doğrayacakmış sonsuza kadar. Böyle bir adalet olamaz.Ayrıca pek de mümkün gözükmüyor böyle bir şey bana..."
"Beni göğsüne bastır, kucakla. Al uzaklara götür, götür de kimse senin kollarından alamasın beni. Duyuyorum, seziyorum her gün biraz daha uzaklaştırıyorlar beni senden, beni kuşatan bu büyük soğukluktan korkuyorum."
Zola ressamlardan özgür yaratıcılığı öğrenmiştir ama bu özgürlük yazarın ya da sanatçının istediği her şeyi yapması, hayal gücünün başını alıp gitmesine izin vermesi değildir. 1865'te yazdığı bir yazıda şöyle diyor: "Ben her yazarın Tanrı'dan sonra gelen bir yaratıcı olmasını istiyorum, yeni bir dünya yaratmasını istiyorum her yazarın. Tanrı'nın yapıtı insanın gözünün önündedir; yazar ya da sanatçı varlıkları ve çevresini inceler, sonra gördüklerini bize anlatmaya çalışır, dünyayı ve insanları bize bir sentez içinde göstermeye çalışır. Ama gerçeği üretmeyecektir; objeleri, olayları kesinlikle kendi eğilimlerinin arkasından görebilmiştir; çıkarır, ekler, değiştirir, sonuç olarak bize anlattığı dünya kendisinin yarattığı bir dünyadır."