Gerçek Varlık Ruhtur

Leon Denis
Niçin ıstırap?" diye soranların hepsine cevabım şudur: Taş niçin parlatılmakta? Mermer niçin yontulmakta? Vitray niçin eritilmekte ve demir niçin dövülmektedir? Sinesinde bütün sanatların; kutsallığı ifade etmek, şuurlu düşüncenin ulaştırılmasını sağlamak ve ruhun özgürlüğünü kutlamak üzere el ele verdiği; parıltı, titreşim, ezgi ve hoş koku ile dolu olan o görkemli mabedi kurmak ve süslemek için! .
İnsan ruhu,er veya geç yükselecektir;yüceliklere ulaşınca da,her şeyin birbirine bağlı olduğunu,birbirlerine zıt ve düşman gibi görünen farklı teorilerin,aslında aynı bir bütünün çeşitli görünümlerinden başka şeyler olmadıklarını görecektir.Şu görkemli evrenin yasaları,sonuçta,aynı anda hem zeki güç ve şuur,hem de düşünce ve fiil kimliği taşıyan tek bir yasa haline indirgenecektir.Böylece tüm alemler ve tüm varlıklar,kendilerini,birbirleriyle aynı tek bir kudretin birlik içinde birleşmiş ve bütünleşmiş,aynı tek bir ahenk içinde biraraya gelmiş ve aynı tek bir hedefe yönelmiş halde bulacaklardır.
Ölüm ötesi hayat, varlığımızın görünmeyen yanının özgürleşip yaşamaya devam edişidir.
Ruhun bütün gücü üç sözcükle özetlenmiştir.İstemek,bilmek ,sevmek! İstemek yani bütün eylemini ,bütün enerjisini ulaşılacak hedefe doğru yöneltmek;iradesini geliştirmek ve onu yönetmeyi öğrenmek. Bilmek çünkü derinlemesine inceleme yapılmayınca eşyanın ve yasaların bilgisine sahip olunmayınca düşünce ve irade fetedilmeye çalışılan güçlerin ve üzerinde egemenlik kurma özlemi duyulan ögelerin arasında yolunu şaşırabilmektedir. Ama her şeyden önce sevmek gerekir çünkü sevgi olmadan irade ve bilgi eksik ve çoğu kez de bir işe yaramaz durumda kalmaktadır.Sevgi onlara kılavuzluk etmekte ,onları verimli kılmakta ,tutunacak dalların sayısını yüz kat artırmaktadır.Burada kılını kıpırdatmadan seyreden sevgi değil fakat dünyaya hayrı ve hakikati yaymak için kullanılan sevgi söz konusu edilmektedir.Dünya hayatı şer güçleriyle hayır güçleri arasında sürüp giden çatışmadır.
Görünmeyen evrenin araştırılması büyük bir bilgelik ve sebat gerektirmektedir. Hayat bilimini kavrayabilmek, insanları tanımayı öğrenebilmek, nitelikleri hakkında bir yargıya varabilmek ve yeryüzünün tuzaklarından korunabilmek için, uzun yılların düşünme ve gözlem içinde geçirilmesi gerekmektedir. Bizi çevreleyen ve üzerimize kanat germiş bulunan görünmez insanlık alemini tanımak ise daha da zordur. Fizik bedeninden ayrılmış olan varlık, ötealemde dünya yaşamı sırasında hak ettiği şartlar içinde bulunmaktadır. Bu şartlar, layık olduğundan ne aşağı, ne de yukarıdır. Bir ihtirası yenmek, bir hatayı gidermek, bir kusuru azaltmak için birden fazla dünya yaşamı gerekmektedir.
Ölümün de kendine özgü bir asaleti, bir yüceliği vardır. İnsanın ,ondan korkacağı yerde ,onu bedeni saran manevi güzelliğin ,yani ruh güzelliğinin peşine düşüp onu yakalamaktan ibaret olan ısrarlı bir çabayla kendini ona hazırlayarak güzelleştirmeye çabalaması gerekir.
Tüm eylemlerimiz İlahi Plan ile uyumlu olmalıdır. Herbirimiz bir harekette bulunmadan önce vicdan muhasebesi yapmalıyız. Bizdeki İlahi ses olan vicdan, hangi istikamette cehit göstermemiz gerektiğini bize söyleyecektir.
En geri düzeylisinden en gelişmişine kadar her ruh için,hayat alanı sınırsızdır. En az gelişmişi bile olsa her ruhun önünde görkemli bir gelecek vardır.Filizlenmeye başlayan her yüce düşünce,her sevgi ışıltısı ve daha iyi bir hayatı hedefleyen her çaba,onu kendine cezbeden ve bir gün onu kollarına kabul edecek olan daha yüksek seviyeli bir alemin titreşiminden,önsezisinden ve çağrısından başka bir şey değildir.Her coşku dolu hamle,her adalet ifadeli söz ve her fedakarlık içerikli eylem,kader skalamıza,gittikçe büyüyen gelişimler halinde yansımaktadır.
Tanrı, insanların dualarında dile getirdikleri tüm arzuların gerçekleşmesine nasıl imkan verebilir ki ? Zira insanların çoğu kendileri için neyin hayırlı olduğunu idrakten acizdir. Tanrı’ya her gün sunduğu dualarında bilge kişi, akıllı kişi, geleceğinin mutluluk dolu olmasını istemez, ıstırabın, düş kırıklığının, tersliklerin kendinden uzak kalmasını dilemez. Onun istediği, yasayı iyi tanıyıp iyi uygulayabilmektir. Onun arzuladığı yukarının yardımını, iyi yürekli ruhların desteklerini sağlayıp kötü günlere gerektiği gibi göğüs gerebilmektir. Ve iyi yürekli ruhlar da onu cevapsız bırakmamaktadır.
DÜNYALARDAN DÜNYALARA GÖÇLERİNİ TAMAMLAMIŞ OLAN RUHUN, ÜSTÜN HAYAT BÖLGELERİNDEN, GEÇMİŞ HAYATLARININ TAMAMINI VE O HAYATLAR SIRASINDA KENDİSİNİ DARA DÜŞÜRMÜŞ OLAN ACILARIN OLUŞTURDUĞU O UZUN KORTEJİ SEYRETTİĞİ AN GELİP ÇATMAKTADIR. SONUNDA, BU ACILARIN MUTLULUĞUNUN BEDELİ OLDUĞUNU, BU EPRÖVLERİN DE ONUN HAYRINDAN BAŞKA BİR ŞEYİ AMAÇLAMADIĞINI ANLAMAKTADIR.
Şu hayatın, ölümsüz hayatımızın bütünü içinde ancak bir an değerinde olduğu fikrini iyice benimseyince karşılaştığımız zorluklara, çekmekte olduğumuz sıkıntılara sızlanmadan katlanırız. Şu andaki sıkıntılara egemen olma ve kendimizi kader çalkantılarının üstüne çıkarma gücünü, bize, gözlerimizin önüne serilen bu zaman kavramı verecektir. O zaman kendimizi daha özgür ve mücadeleye karşı daha hazırlıklı hissedeceğiz. Sıkıntılarının nedenini bilen ruhçu, onların kaçınılmazlığını da anlamaktadır. Istırabın yasaya uygun bir şey olduğunu bilmektedir ve onun için de bunu homurdanmadan kabul eder.
Bir gün,daralmış ve kocamış sistemlerin hepsi,birbirleriyle,bütün düşünce alanlarını kucaklayabilecek genişliğe sahip bir sentez içinde birleşip kaynaşacaklardır.Bugün birbirlerinden ayrılmış durumda bulunan bilimler,felsefeler ve dinler,ışık içinde bütünleşecek ve bu da,ruhun hayatı,ruhun görkemi ve BİLGİNİN egemenliği demek olacaktır.
Her biri ışık için savaş demek olan hayatlarımızın tümü ele alındığında, çemberden çembere sıçraya sıçraya mükemmelliğe doğru ilerleyen varlığın yukarılara tırmanışı göz önünde bulundurulduğunda, kötülük sorunu derhal eriyip yok olmaktadır.
Zamanlar içinde çabalarla sürdürülen muhteşem bir tekamül olgusu, tatsız tuzsuz bir ebedi istirahatten daha güzel bir şey değil midir? Hak edilmemiş ve özlem içinde elde edilmemiş bir nimet, hiç nimet sayılabilir mi ve ona kolayca ulaşmış bir kimse bunun değerini bilebilir mi hiç?
Eş sevgisi, ana sevgisi, evlat veya kardeş sevgisi, vatan, soy ve insanlık sevgisi bütün varlıkları kucaklayan, onların içlerine işleyen ve de binlerce çeşit formun doğmasına ve çiçeklenmesine, binlerce göz kamaştırıcı sevgi kümelerinin oluşmasına zemin hazırlayan, kutsal sevginin kırılmış ışınlarıdır.
Resim