Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Geri Gel Ey Osmanlı!

Mustafa Armağan

Geri Gel Ey Osmanlı! Sözleri ve Alıntıları

Geri Gel Ey Osmanlı! sözleri ve alıntılarını, Geri Gel Ey Osmanlı! kitap alıntılarını, Geri Gel Ey Osmanlı! en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Odunların üstüne, yıllardır ve asırlardır yağmadık yağmur, düşmedik kar kalmadı. Onları küf basmış, pas yutmuş, rutubet bürümüş; üstelik Garp dünyasının bütün kanalizasyonları bu odunların üzerine akmıştır. İşte arsadaki böyle bir odun yığınının gizli bir köşesinde tek bir kıvılcım noktasıyız biz! Biz ki, onun gizli bir köşesinde tek ve son kıvılcım noktasıyız, onu nasıl yakar, tutuşturur, alevlere sarabiliriz?" Necip Fazıl Kısakürek
Oysa mazinin red veya hayranlığa değil anlaşılmaya ve kavranmaya ihtiyacı yok mudur..?
Reklam
Bir başka hatalı alışkanlığımız, Osmanlı fetihlerinin kolay olduğunu sanmak. Sanki karşılarındaki bütün devletler zayıftı da, Osmanlı onun için fütuhatını şimşek hızıyla gerçekleştirebildi. Meseleye kuşbakışı bakanlar her zaman yanılır. Mesela II. Murad’ın gerçek anlamda bir “gazi” olduğunu, bir gözünü muharebede kaybettiğini neden yazmaz tarihlerimiz?2 Onlara bir şey olmaz mı zannediyoruz yoksa? Ya İstanbul’un fethinden 3 yıl sonra, yani 24 yaşındayken Belgrad kuşatmasında askerin önünde savaşan Fatih’in alnından yaralandığını biliyor muyuz? Peki bunları bilmeden Osmanlı’nın nasıl bu kadar ülke fethettiğini ve onları 4-5 asır hangi tılsımla elinde tutabildiğini nereden bileceğiz?
Velhasıl, belgelere bakıldığında bu cihan devletinin mutfağındaki gizli kadronun Rumiler olduğu anlaşılıyordu. “Rum” genel olarak eski Roma İmparatorluğu topraklarında yaşayan kişi veya halk, demekti ve bugün bildiğimiz Helen kökenli Ortodoks mezhebine mensup Osmanlı tebası anlamından çok daha geniş bir bağlamda kullanılıyor, onunla özellikle Anadolu ve Rumeli topraklarında oturanlar kastediliyordu. Yani Mevlâna, Anadoluda (diyar-ı Rûmda) yaşadığı için Rumi olarak adlandırılıy
2.Murad'ın gerçek anlamda bir "gazi" olduğunu, bir gözünü muharebede kaybettiğini neden yazmaz tarihlerimiz?
Sayfa 131
İngilizler Trafalgar Meydanı’nda Nelson’un heykelinin ne aradığını soran bir İngiliz’e uzaydan gelmiş muamelesi yaparlar. Bizdeyse tarihimizi yapan büyüklere uzaydan gelmiş muamelesi yapmak revaçtadır. Avrupa ile aramızdaki asıl fark da, başka yerde değil, buradadır.
Reklam
Timur kuvvetleri Ankara Savaşında Osmanlı ordusunu yenince toprakları eski sahiplerine dağıtmıştı. Bir yerde sayaç sıfırlanmış, yüz yıl öncesine dönülmüş oldu. Diğer beyliklere Osmanlının yerine geçmeleri için bir şans daha verilmişti. Ama Fetret Devri’nden birkaç yıl sonra görüldü ki, çözüm yine Osmanlılardadır. Diğerleri yine başarısız oldu, Osmanlı önerisi yine kabul gördü. Bu da bize, Osmanlıların
Bu da bize, Osmanlıların gayet planlı, programlı, uzun vadeli ve insana yatırım yapan bir strateji izlediklerini gösteriyor. Bunun için Gazi Evrenos Bey’in planlı adımlarını takip etmek yeterlidir. Kuzey Yunanistan’ı adım adım fethederken, arkasında çil çil hanlar, hamamlar, camiler, vakıflar bırakıyordu bu akıncı gazimiz.
Kur'an-ı Kerim'in bize tekrar tekrar hatırlattığı tarih kıssaları, Müslüman bilincinin zamanın çözücü, öğütücü özelliği karşısında pusulasını şaşırmaması için konulmuş deniz fenerleri değil midir?
Bir kere zihinlerimizdeki tarihin bir çöp tenekesine dönüşmüş olduğunu kabul edelim. İkincisi, önyargılarımızın kalın kabuğunu delip içine girmenin çaresini bulabilmiş bir Zaloğlu Rüstem henüz aramızdan çıkabilmiş değildir. Üçüncüsü, kendi tarihine bizimki kadar hafife alarak ve karikatürleştirerek bakan bir başka aydın tipi olduğunu zannetmiyorum; tabii bir tek sömürge ülkelerinin sömürgeciler tarafından özel olarak yetiştirilmiş aydınları hariç.
Reklam
Osmanlı sömürgeci miydi? En sık gelen sorulardan birisi şu: Osmanlı, sömürgeci bir devlet miydi? Cevabımız net: Hayır. Çünkü sömürgeci devletlerin ele geçirdikleri ülkelerde ne yaptıkları da ortada, Osmanlı’nın fethettiği topraklarda ne yaptığı da. Mesela Almanlar Çekoslovakya’ya girdikleri zaman kütüphanelerine kadar yakmışlar, aydınlarını öldürüp sürgüne yollamışlar ve okullarda Çekçeyi unutturup Almancayı zorunlu hale getirmişlerdi. Birkaç nesil içinde Çek dili neredeyse unutulmuş, sonunda dağlardan çobanları bulup Çekçenin nasıl konuşulduğunu onlardan öğrenmek zorunda kalmışlardı.
Nitekim Sultan Abdülazizin emriyle Doğu Türkistana İstanbuldan 2 bin kapsüllü tüfek ve altı kıta üç fondluk Krupp topu ve bir takım kapsül imaline mahsus alet ile çok sayıda askeri malzeme gönderilmiş, İstihkam Yüzbaşı Ali Kazım oğlu İbrahim başkanlığında 5 kişilik Osmanlı askeri heyeti, tam 3 yıl boyunca Kaşgarda kalarak bir yandan cephelerde Çinlilerle savaşmış, öbür yandan da Sultan Abdülaziz tarafından Emirül-Müminin ilan edilen Yakub Beyin askerlerini modern yöntemlerle eğitimden geçirmiştir.
Velhasıl, bazılarının zannettiği gibi umudumuz tarihte değil. Aksine, tarihin umudu bizdedir.
Velhasıl, bazılarının zannettiği gibi umudumuz tarihte değil. Aksine, tarihin umudu bizdedir.
Sayfa 13 - Timaş Yayınları
1867 yılında Sultan Abdülaziz, Fransa’nın Toulon limanına ayak bastığı zaman halk, bu göz kamaştıran şahsiyeti görmek için yollara dökülmüş, bir “Türk” görmenin keyfini yaşamak için çırpınmıştı. Abdülaziz’den tam 324 yıl önce Toulon limanına, bu defa neredeyse 150 gemilik dev bir Osmanlı filosu yanaşıyordu. Mürettebat ve leventlerinin toplamı 30 bin kişiyi bulan ve adeta yürüyen bir şehri andıran Osmanlı donanması, 20 Temmuz 1543’de önce Marsilya limanına ulaşmış ve şehirdekileri top ateşiyle selamlamıştı. Türk gemileri yardımlarına geldiği için sevince gark olan Fransızlar, Osmanlı Kaptan-ı Deryası’nı görülmemiş törenlerle karşılamışlardı.
66 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.