İşte 2013 yılının 27 Mayıs'ı sonrasında Türkiye'de yaşananlar bu nedenle şaşırtmazdı Arendt'i. Gezi Parkı'nı ve Taksim Meydanı'nı dolduran o çok renkli, çok sesli, çok kimlikli çoğulluğun içinden kendiliğinden doğan ve dilimize "Gezi Ruhu" olarak yerleşen şey tam da onun tarif ettiği türden bir "politik güçtü" çünkü. Bu politik gücü dalga dalga büyüten ve nihayetinde Erdoğan'ın politik acze düşmesine neden olan şeyse, yine Arendt'in tarif ettiği, politik güç ile şiddet arasında işleyen negatif diyalektikti: Polis şiddeti arttıkça, Gezi Parkı'nda doğan politik güç yeni katılımlarla büyümüş, Gezi Parkı'nda doğan politik güç büyükdükçe de, onu büyüten polis şiddetinin ardındaki iradenin, yani Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın politik gücü azalmıştı. Erdoğan politik gücün yerine ve ona karşı şiddet kullanmayı tercih etmiş ve bunun bedelini politik acze düşerek ödemişti.