Gezi Ruhu ve Politik Teori

Murat Özbank

En Eski Gezi Ruhu ve Politik Teori Gönderileri

En Eski Gezi Ruhu ve Politik Teori kitaplarını, en eski Gezi Ruhu ve Politik Teori sözleri ve alıntılarını, en eski Gezi Ruhu ve Politik Teori yazarlarını, en eski Gezi Ruhu ve Politik Teori yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1. Bölüm: Weber'den Arendt'e Gezi'de Politik Güç ve Şiddet
İşte 2013 yılının 27 Mayıs'ı sonrasında Türkiye'de yaşananlar bu nedenle şaşırtmazdı Arendt'i. Gezi Parkı'nı ve Taksim Meydanı'nı dolduran o çok renkli, çok sesli, çok kimlikli çoğulluğun içinden kendiliğinden doğan ve dilimize "Gezi Ruhu" olarak yerleşen şey tam da onun tarif ettiği türden bir "politik güçtü" çünkü. Bu politik gücü dalga dalga büyüten ve nihayetinde Erdoğan'ın politik acze düşmesine neden olan şeyse, yine Arendt'in tarif ettiği, politik güç ile şiddet arasında işleyen negatif diyalektikti: Polis şiddeti arttıkça, Gezi Parkı'nda doğan politik güç yeni katılımlarla büyümüş, Gezi Parkı'nda doğan politik güç büyükdükçe de, onu büyüten polis şiddetinin ardındaki iradenin, yani Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın politik gücü azalmıştı. Erdoğan politik gücün yerine ve ona karşı şiddet kullanmayı tercih etmiş ve bunun bedelini politik acze düşerek ödemişti.
2. Bölüm: Erdoğan'dan Schumpeter'e Demokrasi ve Politik Meşruiyet
Erdoğan da modern çağın birçok politikacısı (ve karşılaştırmalı siyaset bilimcisi) gibi demokrasiyi, önümüzdeki birkaç yıl süresince iradesine tabi olacağımız tiranı belirlemek için düzenli aralıklarla seçim yapmaktan; politika yapmayı, seçimlerde diğer partiler ve onların tiran adaylarıyla popülarite yarıştırmaktan; politik katılımı "Onu sevmeyin, beni sevin" diyen tiran adaylarından birine dört yılda bir oy vermekten ve nihayet, politik meşruiyeti de bu popülerite yarışını kazanmaktan ibaret sanıyordu.
Reklam
3. Bölüm: Gezi Üzerine Bir Düşünce Egzersizi
(Sayın Başbakanım) Sizi seçen insanların size verdikleri politik vekalete aykırı davranıyorsunuz, çünkü 28 Şubat döneminde sizin temsil ettiğiniz hareketin de maruz kaldığı iletişimsel şiddeti mümkün kılan medya-sermaye-siyaset üçgenindeki yapısal bozuklukları tamir etmek yerine, onları kendi "tekbenci" düşünce süreçleriniz doğrultusunda kullanabilecek şekilde yeniden kurguluyor, sizin aklınıza yatan yeni medya patronları ve sizin vicdanınızı yansıtan yeni yazarlarla tahkim ediyor, akılları ve vicdanları sizinkinden farklı işleyen gazeteci, yazar ve yorumcuların çalıştıkları kurumlardan tasfiye edilmesine vesile oluyorsunuz. Başka bir deyişle Türkiye'nin politik düzeninin demokratikleşmesine engel olan en önemli yapısal sorunlardan birini çözmek yönünde çaba sarf edeceğinize, o sorunu kendi popülariteniz lehine sonuçlar doğuracak şekilde istismar ediyorsunuz.
4. Bölüm: Gezi'den Habermas'a Demokrasi ve İnsan Hakları
Türkiye, anayasasında "insan haklarına saygılı demokratik bir hukuk devleti" olmayı bir norm olarak benimsemiş, ama politik düzeni, demokratik hukuk devletlerine hiç de "normal" sayılmayan tarzda işleyen, bu anlamda "anormal" bir ülkedir. İşte Gezi eylemleri hem Türkiye'de on yıllardır kanıksanmış, kanıksandığı için de normal sanılan bu anormalliği bir anormallik olarak görebileceğimiz bir pencere açmış, hem de Türkiye'nin politik düzeninde sahici bir normalleşmenin yani demokratikleşmenin yolunu aydınlatmıştır.
Sayfa 135Kitabı okudu