Düşünsenize bundan binlerce yıl önce birileri harf denilen işaretler yardımıyla yaşadığı, hayal ettiği durumları ya da anlamlandıramadığı varlıkları 'tanrı' adı altında tabletlere kazıyor. Aradan yüzlerce yıl geçiyor, yazılanlar unutuluyor, tabletler yerin altında bulunmayı bekliyor ve sonra şans eseri gün ışığına tekrar kavuşuyorlar, bizler de bunları okuyabiliyoruz.
Yazı denen mucize icat, kendinden sonra gelenlere bir işaret bırakmak, kendi yaşam tarzın hakkında bilgi vermek ve en önemlisi 'bu dünyada ben de yaşadım' diyebilmektir benim gözümde. Çünkü dünya var olduğundan beri insanoğlunun en önemli amacı bir iz bırakabilmektir. Bu destanda da aynı şekilde Uruk Kralı Gılgamış ile birlikte Mezopotamya'ya gidip ölümsüzlüğün izini sürüyoruz. Tüm çağlar boyunca insanoğlunun özlemini çektiği ve bulmak istediği yegane şeyi 'ölümsüzlüğü' arıyoruz. Bakalım bulabilecek miyiz?
Peki bu destan neyi konu alıyor dersiniz? Kahramanlıklar, doğa üstü güçler, başarılar, mitoloji, anunakiler, Hz. Nuh, büyük tufan.. Herşey mevcut gerçekten.
Kitabı okurken şunu unutmamakta fayda var: Elinize aldığınız bu kitap, tarihin ilk destanı ve ilk yazıtıdır. Ona rağmen dili anlaşılır, okunması kolaydır.
Okuyacak herkese keyifli okumalar dilerim, sevgiler.