Yıldıza bak, küçücük görünüyoruzdur ona. Bakıyorum. O da bize küçücük görünüyor, yani birbirimize eşit mesafedeyiz. Kahkahası asma köprüde bir kuş çınlaması gibi yankılandığı an düşündüm, o, varlığına inanmadığım yaratıcıdan gelen özel bir hediyeydi. Hem sonsuzdu hem sonlu. İçim içime sığmazken bir yandan gideceğini biliyor olmanın sızısı düştü içime. Yıldıza baktım tekrar, ışıklı tarihi konaklara, altımızda yılan gibi incecik kıvrılan suya. Termosumu çıkardım, ikimizi birer kahve doldurdum. Kahvesinden bir yudum aldı. Bu anın ikimiz için de unutulmaz olduğunu biliyordum. Nereye gitse beni içinde götürecekti. Nereye baksam onu bulacaktım.