"..
Yazmak, o çok söylenen basmakalıp deyişle, bir yolculuğa çıkmaksa eğer, yazmak mutluluğu da yolculuk boyunca karşınıza çıkıveren bu yol arkadaşlarını kendi dünyanıza kazandırabilmenin sevinci olmalı."
Eskici: Bir zamanlar uzak bir ülkede bir hırsız yaşarmış... Hayal hırsızı... Geceleri mışıl mışıl uyuyanların rüyalarına girer, hoşuna gidenleri torbasına doldurur çalarmış... Sabah da uyananlar içlerinde bir huzursuzluk hissederlermiş, bir eziklik... Bunlar kalkıp bir ermişe gitmişler, dertlerini anlatmışlar... Ermiş de akıllı ermişmiş ha! Onlara demiş ki, mademki siz rüyalarını kaybettiniz, o zaman bana umutlarınızı anlatın... Ama dertli kişiler rüyalarında çalınan şeyleri hatırlayamazlarmış bir türlü. Hatırlayamadıkları için de umutlarını kurtaramazlarmış... Neden?.. Çünkü rüyaları benim torbada da ondan...
"Yıllarca saatlerin içinde yaşadım... Saatlerin sihri, hayatımın sırrı oldu... Bir gün bu sırrın yüzlerimizin bilmecesiyle çözülebileceğini anladım... Böylece rüyalarım bir başkasınınkiyle karıştı... Artık hiç unutmam... Çünkü saatin yüzü yüreğe yakınsa kendi yüzü konuşur insanın..."