Kişi hiçbir zaman başka birini tam olarak tanıyamaz; çünkü bu her bir düşünce ve duygunun bilinmesi anlamına gelirdi; bunun yerine, gözlemlediğimiz parçaları kullanarak kişisel bir bütün oluştururuz, bu bütün de özel bakış açımızın görmemize izin verdiği orana bağlı olarak şekillenir.
Kişi hiçbir zaman başka birini tam olarak tanıyamaz; çünkü bu her bir düşünce ve duygunun bilinmesi anlamına gelirdi; bunun yerine, gözlemlediğimiz parçaları kullanarak kişisel bir bütün oluştururuz, bu bütün de özel bakış açımızın görmemize izin verdiği orana bağlı olarak şekillenir.
Kişiliğin tanınması’ “tanıdık” olmaktan farklıdır. Kişi belirli biriyle tanıdık olduğu hatta yakından tanıdık olduğunu söylerken , gerçek bir yakın ilişkinin eksikliğini belirgin bir biçimde vurgulamaktadır. Bu durumda o kişinin sadece harici özelliklerini biliyor demektir.
Bizi bir kişiye sempati açısından, diğerine entelektüel benzerlik açısından, bir üçüncüye dinsel itkiler açısından, dördüncüye ortak deneyimler nedeniyle bağlayan bu farklılaşmış arkadaşlıklar, sakınma, kendini açığa vurma ya da gizleme konusu ile bağlantılı olarak, oldukça ilginç bir sentez oluşturur. Arkadaşların, her örnekteki özel ilişkiye dahil olmayan ilgi alanı ve duyguları zorlamaktan karşılıklı olarak kaçınmasını talep eder. Bu koşulun yerine getirilmemesi durumunda karşılıklı anlayış ciddi bir şekilde zarar görür.
Gizlilik, diğer şeylerin yanı sıra, ahlaki kötülüğün sosyolojik ifadesidir. Gerçi, “ Hiçkimse kötü görünmeyi isteyecek kadar kötü değildir.” klasik aforizması gerçeklere zıt düşer.