Go oyunu satranç ve tavladan çok daha felsefe, sanat ve derin düşüncelere sahip bir oyun.
Küçükken oynadığımız 3 ve 9 taş, dama gibi oyunlarda hırs güdüsü ön plandadır, bu oyunda ise bir yıldaki günler siyah ve beyaz 361 günü, kesişme noktaları ise bir başka sembolü anlatır.
Gelelim kitabın konusuna: Go oyununun geleneğine göre oyuncu ölüm döşeğindeki babasının yüzünü göremeyecek bile olsa, kendisi Go masasına devrilecek kadar hasta bile olsa, müsabaka gününe sadık kalmak zorundaydı.
Go, kurallarını anlaması basit, ustalaşması bir ömür süren bir oyundur. Siyah ve Beyaz taşların bir tahta üzerinde birbirini kuşatmaya çalıştığı bu strateji oyunu, Japon ruhunun ve düşünce yapısının cevherine sahiptir. Go Ustası, bizi son yaşayan usta Hon’inbō Shūsai’nin mağlubiyetsiz hayatının son müsabakasına götürür. Go geleneğinde yetişmiş usta artık yaşlıdır, hastadır; rakibi Ōtake ise bir makine gibi hızlı, agresif ve randımanlı bir tarza sahiptir. Japonya’nın büyülü manzarasının ortasındaki bir kaplıca otelinde başlayan bu neredeyse alegorik karşılaşma, tam altı ay sürecektir.
İki rengin, iki insanın ve iki kuşağın ötesinde bir yere, evrensel bir hakikate göz kırpan Go Ustası, yaşamını sanatına adamış bir adamın yazgısıyla ve tarihteki yeriyle yüzleşmesinin öyküsü.