Daha önce de Bilge Karasu kitaplarından okuma yapmıştım ama hiçbirinde bu kadar zorlanmamıştım.
Bir ana öykünün içine on üç tane alt öykü yerleştirilerek kaleme alınmış kitap . "Göçmüş Kediler Bahçesi" ana öykü.
Yani öykü içinde öykü okuyorsunuz lakin birbiriyle bağlantılı öyküler değil.
Bazı bölümlerde paragraf paragraf iç içe yazılmış öyküler, bazı bölümlerde ise satır satır iç içe yazılmış beni en çok zorlayan da bu satır satır iç içe yazılan bölümler oldu. İster istemez dikkatim dağıldı ve hep geriye dönüp tekrar tekrar okuma ihtiyacı duydum.
Bilge Karasu kitapları okuru zorlar evet ama genel olarak anlamak, anlamlandırmak konusunda zorlar, yani beni öyle :-)
Ama bu kitapta ikisini birden yaşadım ; hem öyküleri anlamak, hemde yazım şekliyle zorladı beni.
Öyküler; yaşamı, insanı, insanın kendiyle ve çevresiyle ilişkilerini, bu ilişkilerin derinliklerini çözmeye, irdelemeye, kavramaya yönelikti . Her biri 1968-1977 arasında farklı yıllarda yazılmış.
Aklımın yettiğince :-), dilimin döndüğünce :-) anlatmaya çalıştım kitabı .