Göğü Delen Adam
Erich ScheurmannGöğü Delen Adam Reviews
You can find Göğü Delen Adam reviews, Göğü Delen Adam book reviews, Göğü Delen Adam ratings on 1000Kitap.
Evet güzeldi. Farklı bir deneyim sundu. Moderniteye saplanmış bir hançer adeta. Buraya kadar guzeldi. Para ve güce tapmayı lanetledi ilişkilerimizi ve din anlayışımızı eleştirdi evet ve hatta eğitim ve bilgiye olan bakış acimizi dahi eleştirdi. Güzel eleştirdi yalnız tek yönlü bir eleştiriydi bu. Eksikti. Güce tapmak yanlıştır belki ancak bu bizim doğamız onu göz erdi edemeyiz. Tüm hayvanlarda bu böyledir. Paraya tapmak basitçe elestirilebilecek bir konu değildir. Para mutluluğu satın alır çünkü. Daha doğrusu alabilir. Eğer o parayı ustaca kullanan zeki bir eldeyse. Paranın kendisi kötü değildir. Kötü olan bizim ona sapkınlık derecesindeki bagliligimizdir. Para önemlidir be şimdiye kadar var olan karmaşık üretim ilişkilerinin doğal sonucudur. Para bir iluzyondur kimi insanlar buna tapar ve soyutlanmış bir hayat yaşarlar ancak parayla barışık yaşamak gerekir. Insanın icat ettiği her oyuncak güç içindir ve biz beğenmediğimiz güçlü insanlar sayesinde bugünkü teknolojiye sahibiz. Kısaca eksen kayması yasayan kitaptır. Eleştiri konusu olması gereken para ve güç batağına düşerek tüm hayatı bu soyutlama gölgesinde harcamaktir. Kitabın yaptığı şey ise parayı elestirmektir. Bu obeziteyi eleştirmen için yemek yemeyi eleştirmek gibidir. Yine de tavsiye edilir.
Büyük Okyanus’ta bir ada Samoa. Bir Samoa yerlisinin Avrupa ile ilgili gözlemlerini ve eleştirilerini içeriyor kitap. Avrupa insanı için yani beyazlar için ‘papalagi’ adını kullanıyor. Yani ‘Göğü Delen Adam’. Samoa’da yer alan kabile hayatı, yaşayışları ve el değmemiş olmalarının yanında; Avrupa’nın, Avrupa insanının nasıl bir hal aldığını ilginç benzetmeler ve tanımlamalar ile bizlere sunuyor.
.
Yazar Erich Scheurmann’a bir yayınevi tarafından Samoa üzerine öykü yazması teklifinin gelmesiyle bu kitap ortaya çıkıyor. 1920 yılında Almanya’da basılıyor. Basında büyük ses getiriyor. Kitap baskı rekorları kırıyor hatta birçok dile çevrilecek dünyaya yayılıyor. Ayrıca Avrupa’yı egzotik bir mekan olarak tanımlayan ilk kitap olarak kabul ediliyor.
Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse "göğü delen" anlamına gelir.
Samoa'ya ilk misyoner bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik ola rak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp ken dilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti.
İnsanların nasıl da kendileri için dünyayı ve kendilerini yok ettiklerini, kendilerini tanrılaştırmak adına parayı icat eden insanın nasıl da doğada her şeye sahip iken doğanın hakimiyetini ele geçirip makineleştiklerini, çirkinleştiklerini, her şeyi hor gördüklerini, yaşamayı unuttuklarını bir kez daha görmek istiyorsanız bu kitabı okumalısınız. Kitap kabile reisinin kendi dillerinde “Papalagi” dedikleri “Göğü Delen Adam” anlamına gelen beyazların yaşadıkları yerlere gidip kendi insanlarına gördüklerini ve bunları yaparlarsa insanlıktan çıkacağını anlatıyor. Halbuki doğada insan yaşamı için her şey mevcutken ne gerek vardı yapaycılığa, doğanın katline.. ama insan bir kere gördü mü doyumsuzdur asla baş edilemez malesef. Her zaman daha fazlasını ister. Bir kaç kısıma katılmasam da okunması gereken kitaplardan olduğunu düşünüyorum..
#okudumbitti
#EeichScheurmann
#GöğüDelenAdam
#110sayfa
#MayısAyı1cikitap
Selam kitapcanlar.. Bu kitapla ilgili okuduğum övgüler öylesine haklı öylesine doğruymuş ki. Hani bazen büyük beklentilerle başlarız bir kitaba ve hayal kırıklığı olur ya sonunda, bu kitap için bu hiç söz konusu bile değil. Eğer bu kitabı okudunuz ve beğenmediyseniz ciddi anlamda kendinizi sorgulayın bence. Bu kadar da net söylüyorum. Tam anlamıyla bir yüzleşme kitabı bu. Belki beyaz adam diye hitap edilmesi ve beyaz adama oldukça çok yüklenilmesi itici gelebilir size ama söylemlerinden hangisinde haksız desem tek bir tane gösteremezsiniz. Ha şunu söyleyebilirsiniz eee sen orada anlatılan beyaz adamdan farklı mısın ki? Hayır değilim.. Kapitalizmin bu kadar güçlü olduğu bir dünyada zaten çokta mümkün görünmüyor bu. Ama nasıl isterdim var ya oraya gitmek, o kabilede yaşayabilmek... Alıntı yapmayacağım çünkü kitap baştan sona beni çize çize git diyor. Çizmedim tabi. Tam bir başucu kitabı. Raydan çıktığını hissettiğin heran aç oku. Size sadece yazarın notundan iki cümle paylaşacağım
"Şefin ilk selam hitabı, 'Benim olan senindir' sözleriydi"
" 'Çalmak' kavramı, adalıların yabancısıdır"
Soruyorum şimdi böyle bir kabilede yaşamayı kim istemez ki?
"Yalancı yaşamlar mekanı".. Bu tanımlamayı yaparken altını öylesine güzel doldurmuş ki, üzülerek bir kabulleniş gösteriyor insan..
"Avrupa uygarlığından bu cennetsi koşullara geri dönüş olmadığının bilincindeydi".. Son on sayfada yazarın biyografisi var ve bu cümle yazar için kullanılmış. Ama okurken hissettiğiniz tamda bu....
Kitapta, modern hayatta insanların fazlasıyla değer verdiği ve bağlandığı şeylerin aslında ne kadar gereksiz olduğunu ve insanı mutsuz ettiği çok farklı bir bakış açısıyla anlatılıyor. Kitapta katılmadığımız açıklamalarla mutlaka karşılaşacağız ama yaşadığımız hayatı eleştirebilmemiz için eşsiz bir kitap.