Okuduğum her öykü ile birlikte yeni bir şey öğrendim.Şamanizm, efsaneler ve eski inanışlar üzerine.Nazlı Karabıyıkoğlu'ndan okuduğum dördüncü kitap olan Gök Derinin Altında, zaman içinde edebiyat dünyamızın en önemli metinlerinden biri olmaya aday bana kalırsa.
Kitap arka kapak tanıtımında yer alan, "Harflerden çok rüzgârı, kelimelerden çok hisleri duyuran Nazlı Karabıyıkoğlu, bedenin ve cinsiyetin ötesine geçen bir dil kurarken bambaşka gözlerle evrene yeniden bakabileceğimizi gösteriyor." cümleleri üzerine söyleyecek fazlaca bir şey yok aslında ama...
Kitabın son öyküsü olan Şifaaağ'da "Kucaklayıp bahşedileni, elini bile sürmeden aktarmak.Sözcüğe dair ne varsa, tümceye.Ruha bir anda inene.Parmaktan çıktığı gibi yazanlara hediyem olsun." diyor.Nazlı Karabıyıkoğlu böyle yazanlardan biri bence.
Öykülerin ana izleği, kişiliği bir şekilde örselenmiş, ya da çıkmaza girmiş, yaşamın anlamını kaybetmiş modern insanın ancak eski inanışların temeli olan doğaya dönüş ile ruhlarını huzura kavuşturacakları ve şifa bulabilecekleri düşüncesi.Dönelim yüzümüzü o halde doğaya.Geç bile kaldık!
Gök Derinin Altında, Nazlı Karabıyıkoğlu okuyun derim.