Gök Tanrı İnancının Bilinmeyenleri

Günnur Yücekal Arpacı

Gök Tanrı İnancının Bilinmeyenleri Sözleri ve Alıntıları

Gök Tanrı İnancının Bilinmeyenleri sözleri ve alıntılarını, Gök Tanrı İnancının Bilinmeyenleri kitap alıntılarını, Gök Tanrı İnancının Bilinmeyenleri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“İyi insan yaşlanırsa yanıp duran ateş gibi olur. Kötü insan yaşlanırsa havası çıkan top gibi olur.”
Ne sorarsın,Tanrı dağın yaşını!..? Tarih bilir destan bilir, şan bilir Şehit ruhlar bürümüştür başını Öc gününü, dökülecek kan bilir
Reklam
İsa başlangıçta; bir yanağına tokat atıldığında diğer yanını gösterecek kadar hoşgörülü ve sevgi doludur. Ancak iktidar kurulduktan ve sağlamlaştırıldıktan sonra aynı din, Haçlı Seferlerine ve Engizisyon Mahkemelerine kaynaklık etmiştir. İslamiyet'te de durum pek farklı değildir. İslamiyet'in başlangıcında, Mekke'de inen ayetlerde hoşgörü ve sevgi egemendir. Kurallar daha yumuşaktır ve herkese kucak açar. Hicretten sonra, Medine İslam Devleti'nin kuruluşu ile birlikte Mekke'deki hoşgörü yerini yavaş yavaş sertliğe bırakmış ve iktidar sağlamlaştıktan sonra savaş ayetleri inmiştir. Cihat, ganimet, şehitlik gibi kavramlar İslam devletinin güçlenmesiyle ortaya çıkmıştır. Dinler, egemen konuma geldikçe, tapınaklar yapılmaya başlanmıştır. Tapınaklar egemenliğin gücüne göre büyümeye başlamış ve devasa boyutlara ulaşmış. Her şeyi görmeye kadir Tanrının gözüne batırmak istercesine büyütülmüş, yükseltilmiş, abartılmıştır." Dinlerdeki bu değişikliğin nedenini ise yine H. Y. Biçen şöyle açıklar; "Bir dinin güçsüz durumdayken kendi varlığını koruyabilmesi ancak onun hoşgörülü ve herkesi kucaklayan yapısıyla mümkündür. Lâkin güçlendikten sonra iş değişecektir.
Sayfa 69 - Çatı KitaplarıKitabı okudu
Ben Altay'a gittiğimde,Tanrıcı başı Akay Kine bana “Siz Türkler, Arap bolup kaldınız ’’ demişti. Burada açıkça dinî inancın, ulusla yakından ilişkili görüldüğünü ve din değiştiren birinin, adeta milliyetini de­ğiştirmiş olarak algılandığını görmekteyiz.
Bir ulus öncelikle kendi yapısına, özüne, gelenek ve tarihine hatta varolduğu ve onunla şekillendiği coğrafyayla uyumlu bir inanç sistemi geliştirir. Daha sonra siyâsî, ekonomik veya askerî olarak kendisinden daha güçlü başka bir ulusun dininin sınırları içine girerek ruh dünyasının, güçlü olan ulusun dini tarafından feth edilmesine razı ya da mecbur olur. Başka bir ulusun dinî sınırlarını kabul noktasından hemen sonra tam bir değişim gösteremez ve yeni dinin içinde öncelikle bir ucube şeklinde var olur. Daha sonra kendine yeni ve baskın dinden bir entari diker ve zahirî olarak onunla bütünleşir. Bu aşamada Budist Türkler Lamaizmi, Hıristiyan Türkler Nasturiliği, Müslüman Türkler de Alevi-Bektaşi ve Mevleviliği kurarak, özlerinden çok ödün vermeden yeni dinde kendilerini var etmişlerdir. Bir sonraki aşamada ise ulus kendi mit, gelenek, inanç, değer ve özünden büyük oranda kopar ve sistemli bir hafıza kaybı ile başka bir ulusun inanç, değer, mit ve geleneğine geçerek din değiştirmenin son noktasına erişir. Talal Asad'm da dediği gibi "din aynı anda hem neden hem de sonuçtur," Din değiştirmenin son aşamasında artık karşımızda sadece yeni bir din değil yeni bir insan tipi de vardır.
Sayfa 35 - Çatı KitaplarıKitabı okudu
Din, ibadethanelerle, kuralları ve kalıpları olan bir kurum haline geldiğinde; vicdana ve duygulara yönelik daha ruhanî pratiklerin yerini, kurumun kendi varlığını sürdürmek ve korumak için ortaya koyduğu hedefler ve etkinlikler almakta yani din, ruhanilikten çıkıp dünyevileşmektedir. Amaç ruhları doyurmak değil kurumun bekasını sağlamak haline geldiğinde tüm dünya benim dinimden olsun yani benim kontrolümde olsun; savaşlar olsun; ganimetler paylaşılsın; benim inancımı kabul etmeyen yani bana biat etmeyen yok olsun şeklinde git gide artan bir dünyevilik söz konusu olmaya başlamaktadır. Kurumsallaşmış kitaplı dinler, insanlardan yalnızca pasif kalmalarını ve yasalara riayet etmelerini ister. Ama özgür bireyler yaratan Tanrıcılık despotça zorlayan bir düzen değil kişinin kendi kendini zorladığı bir düzeni ortaya koyar. Hatta buna kendi kendini zorlamak bile denmeyebilir. Çünkü kişi Tanrı'nın evladı olarak kendine ait olarak gördüğü düzenin koruyuculuğunu seve seve yapmaktadır. Dinî vecibeler kişinin kendi iradesi ve isteği ile ve sadece kendisi için yerine getirilir.
Sayfa 70 - Çatı KitaplarıKitabı okudu
Reklam
210 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.