Ninemin kapatılmış kahve fincanını alıyor eline. Fincanın içine bakıyor uzun uzun. […] Ben de kendi fincanımı alıyorum. Bakıyorum içine. Kahve bulaşığından başka hiçbir şey göremiyorum.
Akşam oluyor. Şerife teyze, Koreli amca ve karısı Zümrüt teyzeden başka kimse yok evimizde. Yemeği ayrı ayrı değil, hep birlikte yiyoruz. Daha önceki günlerde olduğu gibi kadınlar bir tarafta, erkekler bir tarafta değil. Onlar yabancı değillermiş. Misafir hiç değillermiş. Evin insanlarıymış. Zümrüt teyze etli nohut pişirmiş. Sadece nohutlarından yiyorum.
Hırlı bir ayakkabı olsak, gazeteye çıkmazmışız. O öyle söyleyince, ben de onu kızdırıyorum. ‘Onun adı gaste değil, gazete,’ diyorum. ‘Hırlı ayakkabının ne olduğunu bilmiyorum, ama biz hırlı ayakkabıyız,’ diyorum