Toplumsal hafıza kolay kolay unutmaz. Toplumlarım hafızası, insanların hafızasından daha güçlüdür çünkü. Bağışlamaz bir bellektir o, en olmayanı bulup çıkarmada üstüne yoktur, en olmadık zamanlarda unutulanları bile yeniden hatırlatır sana... Beklersin bir zaman; çok önceleri olup bitmiş bir hadiseye, artık bitmiş gözüyle bakmaya başladığın bir an, bir de bakarsın ki bir türkü olmuş çıkmış karşına, bir mesel olmuş fısıldanmış kulağına, bir anlatı olmuş gelmiş meclisine, bir hikaye olmuş, oturmuş diline...
Knut Hamsun'u hiçbiri tanımıyor; ama onların macerasına yıllar önce Hamsun teşhisi koymuştu "Açlık" romanında. Demişti ki, "İnsan aç kalmaya görsün, inançlarını bile yer."
Yazı büyülü bir faaliyettir doğuda. Hastaları iyileştirmede, aşıkları kavuşturmada başvurulur yazıya. Yazı, çok çok muska olur asılır bir meczubun boynuna, gizlice girer aşktan mustarip bir sevdalının koynuna.
Peki ya müzik? Müzik öyle mi? Müzik, hayatın her yerindedir. Düğündedir, bayramdadır, şenliktedir. Taziyede ağıttır, mevlitte kasidedir müzik. Müzik her zaman her yerdedir, bir dengbej'in dilindedir, bir aşığın sazındadır, bir miktirb'ın zurnasındadır, bir arabanın ritmindedir, bir pik'in ucundadır, çoğu zaman radyodur, baş köşededir.