"Anne, ceplerim yağmur dolu bugün
Ellerimde adı sanı belli olmayan çiçekler büyüyor
Tanımıyorum doğru düzgün
Biri neşeli öteki üzgün
İki yüzüm var
Anne, ceplerim yağmur dolu bugün
Yüzümden denizlere kan kırmızı bir şeyler dökülüyor
Kuru dallar kırılıyor göğsümde
Yara alıyor ten rengi bu gemi
Yüzmeyi öğrenemese bile
Alabora olmaya var talimi..."
"Bu morlu sarılı çiçekleri
Geçmiş bir bahardan topladım
Saçlarında notasız şarkılar var
Bam telimi al
Onunla topla
Ağzına girmesin tel tel suskunluğun."
“Kınında pas tutan bir kılıç gibi çürür zaman
Rüzgâr, başı önde bir serseri gibi ıslık çalarak dolaşır dünyanın dört köşesinde
Rayından çıkan trenlere benzer pencere önlerinde bekleyen ihtiyarların bakışları
Aldanışları renkli balonlar gibi şişip şişip söner
Bir kirpik düşer yok yere hiç öpülmemiş bir yanağa
Bir yıldız göz kırpar kör karanlığa
Yere kapaklanıp ağlamaya başlar günışığı
Dil çöl olur bunca yağmur altında
Ses çatlar
Anlam kurur.”