İSPANYOL FİLOZOFU MİGUEL de Unamuno, “Hiçbir şey, bana hiçliğin kendisi kadar korkunç görünmüyor” der bir yazısında. İnsanın şuuru ‘eğer iki karanlık arasında bir şimşekten başka birşey değil’se, yani insan yokluktan gelip gene bir yok oluşa gidiyorsa, ‘o zaman, hayattan daha iğrenç birşey olamaz’ da der. Ayrıca, yok olmaktansa, sonsuza dek cehennemde yanmaya razı olduğunu
söyler.
Bu son husus, henüz ilkgençlik yıllarında Said Nursî’nin ruhunda da ma’kesbulan bir gerçektir. O da, bir milyon sene şahane bir hayat mı, yoksa öyle şaşaalı olmasa da ebedî bir hayat mı istediğini ruhuna sorduğunda aldığı cevap,
“Cehennem de olsa, beka isterim”dir.
Kısacası, ölümsüzlük, fıtratın vazgeçilmez bir özlemidir. İnsanoğlu, ilk insandan bugüne, sürekli ‘ölümsüzlük özlemi’yle, yani ‘sonsuzluk arzusu’yla
haşir-neşir olmuştur. O kadar ki, İblis’in Âdem’i (a.s.) kandırması bile ancak‘ölümsüzlük’ kozunu kullanarak mümkün olmuştur. Âdem’in yediğinin elma mı,buğday mı, başka birşey mi olduğunun pek önemi yoktur; her ne ağaçtan yemiş ise, onu ‘şeceretu’l-huld’ bilerek yemiştir. İblis, bu ağacın ‘ölümsüzlük ağacı’olduğunu söylemiştir ona; bunun meyvesini yersen ‘beka’ meseleni çözersin
demiş, ancak o şekilde aldatabilmiştir.