Tanrı'ya duyurabilmek için, avluları tek tek dolaşıp saatlerce dil dökmüştü. Havadaki kuşlarla da konuşmuştu hatta, kırlardaki otlarla, böceklerle, seke seke koşan kuzularla, dağlarla ve beşikte yatan gök boncuklu bebeklerle de konuşmuştu.
Aynı yolda yürümekten başka çaresi olmayan tuhaf birer yaratıktı insanlar; tekrarın tekrarlananın örtüsü olduğunu anlayamadan, aynı el sallayışların, aynı gülüşlerin, aynı yürüyüşlerin ya da aynı oturuşların içinden geçe geçe damaklarına bulaşan uzak bir serüven tadıyla dönüp dolaşıp aynı noktada yaşıyorlardı.