Goncanın Üçüncü Günü kitaplarını, Goncanın Üçüncü Günü sözleri ve alıntılarını, Goncanın Üçüncü Günü yazarlarını, Goncanın Üçüncü Günü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Sükut Ayyuka Çıkar” ile tanışmıştım onun esrarlı kalemiyle, muhayyile gücüne hayran kalmış tılsımlı cümleleriyle mest olmuştum.
Aradan geçen onca yıldan sonra vuslat bu zamanaymış. “Hayata bu kadar erken yummasaydı gözlerini,” dediklerimden…
Bugün, yaşam ile ölümün, hayal ile gerçeğin birbirine karıştığı sekiz öyküyle selamlıyorum sizi.
Ama ne öyküler!
Binlerce yıldır anlatılagelen kültür yansılarını muazzam bir tasavvur ile kurguladığı öykülerinde adeta yepyeni bir evren oluşturmuş.
İnsana ve insana dair ne varsa öykülere yedirilmiş, haliyle her bir öykü farklı duygulara sürüklüyor bizi.
İstisnasız her öyküde bir “gizem” var.
Her öyküde “Hansel’in bıraktığı ekmek kırıntıları” gibi bu gizemin izini sürüyoruz.
Bazen bir düşle, bazen haritalarla, bazen içinde hikâyemizin yazılı olduğu bir cevşenle, bazen uzaklardan gelen bir iğdenin kokusu ve bazen de kıvrılarak önümüzden geçen bir yılanın bıraktığı izle yolumuzu buluyoruz.
Zaman kavramından azade öykülerde adeta #jung ‘un “kolektif bilinçaltını oluşturan öğeleri” Persona (Maske), Gölge, Anima -Animus ve Kendilik #dörtarketip ‘ini tılsımlı cümlelerle okuyoruz.
Gönül rahatlığıyla okuma listelerinize ekleyebileceğiniz bu eserde her okumada başka bir lezzet bulacağınızı taahhüt ederim.
Saniyeler önce bitirdigim bu kitaba hemen inceleme yazmak istedim. Günlerdir bu ânı bekliyorum; bi inceleme yazayım, belki bi gören olur, okumak ister diye.
Öykü okumakla pek aram yoktur. Ama bu kitaptaki her bir öykü beni alıp başka alemlere sürükledi. Her bir öykünün sonunda 'nasıl?' dedim. Nasıl birkaç sayfada bu kadar yoğun bi duygu seli anlatılabilir? Ben nasıl bu duyguları ta derinden hissedebilirim? Gerçek öykü yazarlığı bu olsa gerek. Biliyorum ki ilerleyen günlerde bu anlatımı, vurgulanan duyguları özleyeceğim ve her seferinde kendimi yeniden bu öyküleri okurken bulacağım.
Bilmiyorum başka bi şey dememe gerek var mı? Eğer edebiyat seviyorsanız ve farklı tarzda bi şeyler okumak istiyorsanız lütfen bu öykü kitabına bi şans verin. İnşallah okur ve beğenirsiniz.
Gönül isterdi Yücel Balku yazsın ben okuyayım ama malesef mümkün değil. Allah rahmet eylesin.
Sükûtun en yaşlı hüneridir; çok derin susup dünyayı dışladığınıza inandığınız anda içinizdeki bir tohuma sessizce su verir. Yeşerirken ruhunuz bile duymaz.
“Misket olup dağdan taştan akıncaya, yardan sekinceye, kör baykuş yuvasına, yılan çıyan deliğine girinceye; gelinciklerin koynuna, tilki inlerine, sincap kovuklarına sokuluncaya; yüzyıllar binyıllar geçesiye hiçbir şey bulamayıncaya, bekleye bekleye kurtlanıncaya, sonra o kurtlar cehennemî bir oburlukla dağı taşı yiyinceye, büyüyüp yılana dönüşünceye, sürü olup akıncaya; dağda bir mağara, mağarada dipsiz bir kuyu buluncaya, başka bir koldan gelen yılanlarla tanış oluncaya, sürünüp koklaşıncaya, ben o yılanların gözünde İlknur’un çakır gözlerini görünceye, sonra hep birlikte kuyuya doluncaya değin döndü su, döndü su…”