Eğer hayvanların kendi aralarında bir sıra ve üstünlük basamakları olsaydı, (kanımca) özgürlüğü soyluluk olarak kabul ederlerdi. En büyüğünden en küçüğüne tüm hayvanlar yakalanınca tırnaklarıyla, boynuzlarıyla, ayaklarıyla, gagalarıyla öylesine büyük bir direnç gösterirler ki, bu da kaybettikleri şeyin onlar için ne denli değerli olduğunu
"3 çeşit hükümdar vardır. Kötü olanlardan bahsediyorum. Kimisi halkın seçimiyle, kimisi silahların gücüyle ve kimisi de verasetle ülkeye sahip olanlardır.
(...)
Yönetim erkini halktan alanlara gelirsek, onun daha tahammül edilebilir olması gerekir gibi görünür ancak bu kadar yükseklere, herkesin üstüne yükseldiğini gördüğünde adına "büyüklük" denen bilmem neyle şımararak, sanırım bir daha oradan inmeme kararını alır.
Halkın kendisine emanet ettiği gücü neredeyse her zaman çocuklarına aktarılması gereken bir güç olarak görür. Böylece kendisi ve çocuklarının bu uğursuz düşünceyi tasarladıkları andan itibaren kötü eğilim ve gaddarlık noktasında diğer hükümdarları nasıl geçtiklerini görmek tuhaftır."
Eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak özgürlüğü hiç tanımadığı, görüp bilmediği için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir.