Hayatınızı geçirdiğiniz mahallenizden evlenerek ayrılıyorsunuz. Bır zaman sonra boşanmış ve ruhen yorgun olarak geri döndüğünüzde hiç bir şeyi eskisi gibi bulamıyorsunuz?
Ee ne var bunda elbette herşey değişir aynı kalmaz diyorsunuzdur!
Peki ya bu değişiklik komşularınızın çeşitli bahanelerle bir bir ortadan kaybolmaları ise !
İşte burda işler fena halde karışıyor.
Sydney Green’in, yaşadığı Brooklyn de siyahilerin yaşadığı mahallesine boşanmış bir kadın olarak geri dönüyor. Ama malesef hiç bir şey bıraktığı gibi değil ve komşular evler,mağazalar değiştiği için çok üzgün olması duygusuyla başlıyor.
Yaşlı annesini bakım evine yatırıp
, borçları ödemekte zorlanması, çevresinde olan değişiklikler ve bunalıma düşmesiyle uykusuzluk, yorgunluk ve panik atak krizlerine ve sanrılara yol açmaya başlıyor.
Sonra mahallesinde gezen tekinsiz insanlar tuaf emlakçılar ve siyahi komşuların yerine gelen beyazlar.
Taşınıp giden komşulardan haber alamamaları da burda büyük bir ırkçılık operasyonu olduğunu anlıyor. Yürüyüşler sırasında mahallesinde tür düzenlemek isterken ona bu süreçte mahallenin yeni sakinlerinden biri olan Theo yardım ediyor. Birlikte yaptıkları araştırmaları ilerledikçe, kendilerini tehlikeli ve korkutucu bir komplo ağının içinde buluyorlar.
Gerilim,amerikanın iki yüzlü tavrı,köleleştirme algısı, insanları kutuplaştırma ve ırkcılık konularını ele alırken Siyahi bir kadın ile beyaz bir adam ı konu edinirken verdiği birlikte güçlüyüz teması çok güzeldi.
Sen,ben demeden biz olabilmeyi başaran insanlar olsun hayatımızda diyorum ve şiddetle öneriyorum .