You can find Oldest Görünür Dünyanın Eşiği books, oldest Görünür Dünyanın Eşiği quotes and quotes, oldest Görünür Dünyanın Eşiği authors, oldest Görünür Dünyanın Eşiği reviews and reviews on 1000Kitap.
Metz şöyle der:
"saf nesnenin üzerine geri itilen sadece görülendir" (s. 97). Bu şekilde aynı hizaya gelen seyirci güya gösteri dışında bir yerden bakar. Birincil özdeşleşme, zamanın ve bedenin dışında olan ve doğrudan epistemolojik hakimiyet kazandıran bir görüşü de ima eder.
Hem Metz hem de Baudry bu görünmez, cisimden kurtulmuş, belirli bir zamana ait olmayan ve her şeyi bilen görüşü ideolojik bir kurgu olarak ifşa etmekte acele etse de, onun aldatıcı hazlarını sinema deneyiminin neredeyse kaçınılmaz bir özelliği olarak görürler. Seyreden özne, bu yapıntı içinde ve yine bu yapıntı vasıtasıyla
oluşturulur.
Teğellenme* kuramıyla uğraşanlar ise kamera ile göz arasında daha ayrıksı bir ilişki olduğunu ve hatta bunların tabiatça birbirlerine zıt olduklarını ifade ederler.Seyircinin hazzının, sözceleme
içeren görüş açısının kapanmasına ve imgenin sözümona sınırsızlığına bağlı olduğunu iddia ederler. Ama sinematik metnin sözceleme içeren etkinlikleri tamamıyla gizlenemez. Bir karenin etrafındaki örtük çerçeve gibi son derece basit bir araç bile o etkinlikleri hatırlatabilir. Ve çerçeve gözle görülebilir hale geldiği anda seyirci,
görmekte olduğu şeyin sadece önceden belirlenmiş bir gösteri olduğunu fark eder ve imgeyle özgün ilişkinin keyfi" [jouissance] kaybolur.
*Teğellenme (Suture) : Genel olarak, öznenin yaratılmış bir dilin içine girdiği an
olarak tanımlanabilir. Sinemada, film metinlerinin seyircinin öznel yorumlarına
açıldığı ve izleyicinin kendi benliğini tüm öznelliğiyle filme dahil ettiği noktaya işa-
ret eder. (ç.n.)
Fotoğraf, gözün aynı anda hem zaferi hem de mezarıdır
Ama film kuramı içinde, seyircinin bakışı ile kameranın eşleşmezliği üzerinde en çok ısrar eden kişi belki de Jean-Louis Comolli' dir. "Tam da nazarı altına binlerce manzara seren gözetleme araçlarının çokluğuyla böyle büyülendiği ve tatmin olduğu anda," der Comolli ve devam eder: "insan gözü, hatırlanamayacak kadar eski
zamanlardan gelen ayrıcalığını kaybeder; fotoğraf makinesinin mekanik gözü şimdi onun yerinden ve bazı yönlerden daha fazla kesinlikle görür. Fotoğraf, gözün aynı anda hem zaferi hem de mezarıdır.
Gözlemcinin Teknikleri'nde camera obscura geometrik optiğin ayrıcalıklı bir örneğidir çünkü uzlaşımsal perspektife dayalı bir yapıdan farklı olarak, seyirci için sabit bir yer belirlemez. Fiziksel hareketliliğe belli bir dereceye kadar izin vererek seyircideki özgürlük yanılsamasını besler. Camera obscura'nın ürettiği imgeleri görebilmek için seyircinin fiziksel olarak onun içine girmesi gerekir.
Bu yüzden camera obscura "insan öznelliğiyle [optik] aygıtın nesnelliğinin hem uzamsal hem de zamansal açıdan eşzamanlı"lığını [s. 54] ve gözün dünyadan kesin olarak el etek çekmesini de ima
eder [s. 52]. Dolayısıyla sadece "özgür ve bağımsız bir birey''in değil [s. 52] bedenin yükünden kurtulmuş ve gördüğü şeyden çok net şekilde farklılaştırılmış bir görüşün ana hatlarını da sağlar.
Eski film kuramının çok önemli bir pasajında Andre Bazin,
kamera ile insan bakışının birbirinden ayrı şeyler olduğu bilgisinin ancak fotoğrafın "gerçek"le eşanlamlı görülmesi koşuluyla dayanılır hale gelebileceğini iddia eder. Çünkü "gerçek"le eşanlamlı görülen fotoğraf, seyirciye, geriye dönüp aksi halde eksik kalacak olana ulaşma imkanı verir. Ama Bazin bazı anlarda böyle bir bilginin fotoğraf ve göndergenin eşdeğerliğine duyulan inancı ayakta tutmak için gerekli bir koşul gibi görünebileceğini -kameraya sadece gözden bağımsız olduğu saptandığı zaman güvenebileceğimizi- de iddia eder. Bazin, "The Ontology of the Photographic Image" da şöyle der: "İlk kez," "çıkış noktası olan nesne ile ondan yeniden üretilen arasına sadece cansız bir failin araçsallığı girer. İlk kez, dünyaya ait bir imge, araya bir insan girmeden, otomatik olarak biçimlendirilir ... Nesnel doğası fotoğrafa diğer resim yapma şekillerinde bulunmayan bir güvenirlik niteliği verir ... yeniden üretilen nesnenin
varoluşunu gerçek olarak kabul etmeye mecbur ediliriz?"