Göstergebilim ve Gramatoloji Sözleri ve Alıntıları
Göstergebilim ve Gramatoloji sözleri ve alıntılarını, Göstergebilim ve Gramatoloji kitap alıntılarını, Göstergebilim ve Gramatoloji en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Onun sorunu, ilk önce dilin ve yazının kendisinin, nasıl olanaklı olduğunu açıkça sorgulamaktan çekinmediği andan başlayarak, yani sorunu bir "olanak" ("possibilité") sorusu şeklinde gördüğü andan başlayarak metafiziktir, yani topyekunun (totalité) sorgulandığı bir alandadır. Derrida, bir göstergebilimin, bir fenomenolojinin sınırlarını en temel kavramlarına kadar sorguladığında kendini Batı metafizik tarihinin içinde bulmuştur. Böylece gerçek çalışma alanı ve malzemesi Batı metafizik (felsefe) tarihinin tümü ve onunla içi içe dokunmuş olarak gördüğü tüm Batı kültür tarihi, edebiyat bilim ve sanatı olmuştur. Eski Yunan’dan günümüze kadar uzanan bir tarih diliminin içinde yer alan yapıların, yazıların birer "déconstruction"u olan Derrida’nın çalışmalarına tüm olarak, Batı metafiziği ve onun tarihinin kökten bir eleştirisi olarak bakmak gereklidir."
"le gramme (dokusal veya metinsel birim) göstergebilimin en genel kavramı olmaktadır -ki böylelikle "grammatologie" ortaya çıkmaktadır- ve bu kavram yalnızca, klasik ve dar anlamdaki yazı alanına uygun değildir, dilbilimsel alana da uygun düşmektedir."
"Saussure, özellikle metafizik olan bazı temel nedenlerden dolayı sözü (parole), yani göstergeyi konuşan sese (phonê) bağlayan her şeyi ayrıcalıklı kılmak zorundadır. Düşünce ve ‘insan sesi’ (voix) arasında, anlam (sens) ve ses (son) arasında "doğal bir bağ"dan da bahsetmekteydi. Hatta bir "düşünce-ses"ten de bahsetmektedir."
"Formalizm ve matematizmin ikincil işlevlerinden biri metafizik içinde, akıl-merkezli (logocentirique) tanrıbilimini tamamlamak ve doğrulamak olmuştur."
"Hiçbir şey, ne öğeler içinde, ne sistem içinde, hiçbir yerde, hiçbir zaman sadece bulunur (présente) veya sadece bulunmaz (absent) değildir. Baştan başa ayrımlar (farklılıklar) ve izlerin izlerinden başka hiçbir şey yoktur."
Ben konuştuğum zaman, yalnızca düşündüğüm şeyden ötürü var olduğumun, bilincine varmıyorum, ama düşüncemin ve "kavramın" en yakınında, dünya içine düşmeyen, dışarı verdikçe duyduğum- anladığım (j'entends), benim salt ve özgür kendiliğindenliğime (spontanéité) dayalı gibi görünen, hiçbir aleti, aksesuarı, dünyadan almana hiçbir gücü kullanmayı gereksindirmeyen, bir göstereni de muhafaza ettiğimi biliyorum. Yalnızca gösteren ve gösterilen birleşmiş gibi olmuyor, bu karışıklıkta gösteren kavramı, kendi olduğu gibi, kendi bulunuşundan başka hiçbir şeye gönderme yapmadan, kendi kendisini sunmasına bırakmak için, kendini silmiş veya saydamlaştırmış gibi oluyor. Gösterenin dışsallığı indirgenmiş gibi oluyor. Tabii ki, bu deneyim bir tuzaktır, fakat öyle bir tuzak ki onun zorunluluğunda (nécessité) bütün bir yapı, (structure) veya bütün bir dönem kendini örgütlemiştir; bu dönemin derinliklerinden bir göstergebilim kendini öyle yapılaştırmıştır ki, temel kavramları ve ön varsayımları Platon’dan Husserl’e Aristoteles’ten, Rousse au’dan Hegel'e vb., kadar açıkça saptanabilinir.