Bu kitabın beklentimi karşılamayacağını biliyordum. Çünkü yazarımız Stephen King bile olsa telekinezi konusu bana göre çok kolay bir kaçış yöntemi bir yazar için.
Tabii bu kitabın kötü olduğu anlamına gelmez ama yine de telekinezi konusu "ihtimaller dahilinde çok geniş bir alana" sahip olsa bile eninde sonunda çok kısır kalıyor.
Telekinezi gücüne sahip olan bir insan her şeyi oynatabilir, kaldırabilir, bükebilir, gücünün bir sınırı yoktur bu yüzden şaşırtmaz okuyucuyu, karakterin ne yapabileceğini kestirirsin gözüne ve gücünü kullandığında "aaa çok fiyakalı hareket" vs demezsin, zaten neler yapabileceği bellidir.
Bir nevi telekinezi konusu okuyucunun bir kesimini doyurmaz, bu deux es machina kavramı gibi.
Bu yüzden sıkılarak okudum, belki King daha ilk sayfalardan spoiler vermeseydi birazcık heyecanlanabilirdim, kitaba karşı heyecanımın olmadığını sezdiğim için de farklı şeylere odaklandım, mesela bahsi geçen tablolara, annesinin dine olan tutkusuna veya yan karakterlerin düşüncelerine...
Kitabı doya doya beğenemememin bir diğer sebebi de ben King'e zirve kitaplarıyla başladım bu yüzden o kitapların seviye olarak daha altında kalanlarını okuduğumda pek etkilenemiyorum, çünkü zaten zirvesini görmüşüm yazarın "aaa bunu da yapar" diyemiyorum, keşke kronolojik sırayla okusaydım diyorum bu yüzden, fakat iş işten geçti...
Yine de kitap elle tutulamayacak kadar kötü değil, böyle bir algı yaratmak istemem, sonuçta konu King, ne kadar kötü yazabilir ki bu insan, karalasa bile okunur