İsteseydin eğer, bir kere isteseydin, evet bir kez gerçekten isteseydin olan olurdu... Sen hiç istemedin ki dostum! İstemek nedir bilmedin ki! Hiç tutulmadın sen!
Tutkuların için ölmedin ki! İsteseydin
ölürdün, ölseydin olurdun! Sen hiç
olmadın ki! Evet, olmadın, çünkü sen
hiç ölmedin! Ölecek kadar istemedin,
ölümün pahasına istemedin, ölümüne
istemedin! isteseydin ölürdün, ölseydin olurdun. Oysa ne öldün, ne oldun. Çünkü sen istemedin; isteğini, istediğini aslında dile bile getirmedin. Öyle ya, bir kere dile getirseydin, olurdun, bir kez adam gibi aklından geçirseydin hemen orda olmuş ve ölmüş idin.
Sen hiç istemedin ki dostum! istemesini bilemedin, istemek nedir bilemedin! çünkü sen ol deyince olduranı hiç tanımadın!
Çevremizdeki insanlar ne kadar da hallerinden memnun görünüyorlar. Birşey bildikleri, okuyup öğrendikleri yok, ama kendi hallerince ne kadar da mutlular! Oysa biz, güya deliler gibi okuyoruz ,sabahtan akşama tartışıp duruyoruz, bu arada birçok şey öğrendiğimizi de sanıyoruz ama buna karşın halimizden pek memnun olduğumuz söylenemez. Her şeyden evvel yalnızız, bu dünyada neler olup bittiğini anlamak için çektiğimiz onca ızdırap da cabası. Hiçbir şey bilmesek daha iyiymiş aslında. Baksana, her şeyden habersiz öylesine aptalca yaşamak, akıllı olmaya çalışmaktan daha keyifli görünüyor. Sanırım yanlış yoldayız!
“ Bir nida dahi kopup gelmiyor ki gaipten ! Senin gaibin bile yok dostum. Neyin varsa el altında , göz altında ... Ne garip ki her şey malumun. Sorun da burada ya , senin meçhulün de yok , her şeyin malum. “