"Ümidim, bu yazılara ayıracağınız değerli vakitlerin hebâ olup gitmemesi, 'gözağrısı'ndan geriye seveceğiniz bir şeyler kalmasıdır" diye zarif bir temenni bırakmış Gökhan ağabey kitabın önsözüne.
Kalbimin heybesine öyle güzel hakikatler, tefekkürler, sorular, cevaplar, anımsamalar birikti ki, benim de altını çizmediğim cümle neredeyse kalmadı burada bir çok incelemede yazıldığı gibi.
"Neydi geçen zamanı unutulmaz kılan?" diye soruyor yazar ve maziyi unutulmaz kılan müthiş anları, çocukluğumuzu hatırlatarak sorunu cevabını veriyor satır aralarında.
Elimizden, gönlümüzden yitip gideni içimizde beliren bir sıkıntı ile daha da iyi anlıyoruz kitap bittiğinde.
Mevsimlere, günlere, kara, yağmura ve daha pek çok şeye gözümüzle değil de kalbimizle bakmayı tenbihliyor bize.
"Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır" vecizesini hatırlatıyor bana kitaptaki bir çok yer.
Sarı derviş diye bir lakabından haberdar oldum Gökhan ağabeyin, yazılarında bu derviş uslubunu hissediyorsunuz sahiden de.
Gözlerim meczubu aramadı değil tabi, bu da bir dipnot.
Velhâsılı kelam, 'gözağrı'sı kalbime bir ağrı bıraktı, zarif ve güzel bir ağrı.
Vesselâm.