Yusuf’a ayna hediye eden dostu, Efendim, demişti, Sizden güzel bir şey bulamadığım için size bu gözgüyü getirdim; ta ki bakasınız, kendi güzelliğinizi seyredip mesrur olasınız!
Boğazına lokma düşünmeyenlerin önce adını düşürdük zihinlerimiz den sonra sevgilerini kalplerimizden.on bir ay unuttuklarımıza,şehir meydanlarında iftar çadırları kurduk kendimizi affettirmek için ;gelsinler haklarını helal etsinler diye, gelmediler ...boşuna beklemekteyiz, gelmeyecekler! Görülmüş değildir çünkü sevgini sevene geldiği!
Dünyayı çok seviyoruz... Pek çok seviyoruz.. Yok,yok,biz ona aşığız. Biteviye cevrini ve kahrını çekiyoruz; yine sevmeye devam ediyoruz çünkü.Gerçek sevgilimizin o olduğunu zannediyor,işvesine, cilvesine aldaniyoruz.
“Bir milyon adı varsa aşkın, bir eksiğiyle hep Gül’den alır ilhamını. Kâğıt, kalem ve kitap… Söz, kelam ve hitap… Her sûret ve her şekilde Gül’e mahkûm.”