... insanın karşısında doğanın adeta çırılçıplak durduğunu, hiçbir sırrının kalmadığını ve sömürüldüğünü, kaynaklarının har vurulup harman savrulduğunu, bu yüzden D.'ye, kimi zaman doğa da kendi açısından, onu gözlemleyen insanları gözlemliyormuş ve saldırganlaşıyormuş gibi geldiğini, hava kirliliğinin, toprağın zehirlenmesinin, yeraltı sularının kirletilmesinin, orman ölümlerinin yalnızca bir direniş, bilinçli bir karşı koyma olduğunu, buna karşılık zararlı maddeleri zararsız kılmanın, yeni virüslerin, depremlerin, kuraklıkların, sellerin, fırtınaların ve yanardağ patlamalarının ise, tıpkı kendisinin aynalı teleskopunun ve evine atılan taşların gözlemleniyor olma durumuna karşı alınmış önlemler oldukları gibi, gözlemlenen doğanın kendisini gözlemleyene karşı aldığı bilinçli koruma önlemleri olduğunu, von Lambert ile karısı arasında yaşananlara geri dönülecek olursa, bu ilişkide de benzer bir şeyin gerçekleştiğini, orada da gözlemlemenin bir nesneleştirme olduğunu ve bu yüzden ikisinin de birbirlerini ötekinin katlanamayacağı ölçüde nesneleştirdiklerini, adamın kadını bir psikiyatri nesnesi, kadının da adamı bir nefret nesnesi yaptığını, bunun üzerine kadının, yani gözlemleyenin ansızın gözlemlenen tarafından gözlemlendiğinin bilgisine varmasıyla, o saat blucin elbisenin üzerine kırmızı mantosunu atıp gözlemleme ve gözlemleniyor olma kısırdöngüsünü geride bırakarak ölüme doğru koştuğunu...