Yaşamın tek boyutunun boğucu baskısından sıyrılıp bir başka boyuta ulaştığında,
Toprağı kucaklayıp toprak olduğunda,
Işte o zaman insanla özdeşleşir ülke.
Gizine erişilmez dağları ve tekinsiz çölleriyle,
Buzullarıyla ve kaynar su fışkıran kaynaklarıyla,
Karanlık uzamlarıyla ve ateşte taşlaşmış,
Soğukta balkıyan kaynaklarıyla,
Gürüldeyerek inip kayanın içinden yatağını çizmeye çalışan nehirlerin çağladığı yer yarıklarıyla,
Insana dönüşür dünya...
"Hakikaten buralarda sanki soyumuz kraliyet ailesine dayanıyormuş gibi dedikodumuz yapılıyor. Yakında bu yörede destanlardaki kahramanlardan bile daha ünlü olacağız."
bu arada bilinci kendisinin ara sıra belli belirsiz olaraka hatırladığı, ancak nasıl anlayacağını bilmediğim bir şeye yönelik acılı bir özlem ve nostalji duygusuyla birlikte uyanıyordu.
"...Yani karmaşık bir yapımız var ve bizi meydana getiren iki zıt kutbun arasında eriyip gitmemek için verdiğimiz mücadelenin acı vermediğini hiçbirimiz söyleyemeyiz. Ben de ruhumun çektiği acıyı hissediyorum, ama bu hayatı yaşamaya mecburuz; o yüzden onun adaletsizliğini bir ölçüde kabul etmek boynumuzun borcu. Bunu göz ardı etmek kişiye kalmış bir şey. Kendi vicdanımıza ve arzularımıza uygun olarak elimizden geldiğince iyi işler yapmaya çalışmak da öyle..."
Bilgi güç demekti.Bilgi insanı özgürleştirebilirdi .Cahillik ise şeytanın en etkili baskı aracıydı ve insanların asırlardır düşünebildikleri en uçuk hayalin tıka basa doyacak kadar yemek olduğu bu aç ülkede ,cahillik kol geziyordu ...