Sis kalın değil. Gözlerimi fal taşı gibi açarsam görebiliyorum. Bir gün gelecek, gözlerimi fal taşı gibi açmaktan vazgeçeceğim; kendimi koyuvereceğim, diğer İyileşemezler gibi sisin içinde yitip gideceğim.
Tedavi Topluluğu Kuramı'nı o kadar çok dinledim ki, belleğimden, en küçük ayrıntısına kadar sıralayabilirim: Kişi önce küçük bir toplulukta nasıl davranılması gerektiğini öğrenmek zorundaymış. Ancak o zaman toplumun içine salıverilirmiş. Topluluğun diğer bireyleri, kişiye, davranışlarının hangisinde yanılgıya düştüğünü, neyi nasıl yaparsa bu yanılgılardan sıyrılabileceğini öğretirmiş. Kişiye deli ya da akıllı damgasını vuran toplum olduğuna göre, toplumun kurallarına, ölçülerine, kalıplarına uymak gerek.
Tedavi Topluluğu'nun amacı, demokratik bir koğuş yaratmakmış. Hastalar ve hastaların oyları ile yönetilen, onları dışarıya değerli yurttaşlar olarak geri göndermeyi amaçlayan bir düzen. Küçücük bir yakınma, bir rahatsızlık, grupta konuşulmalıymış. İnsan bu gibi rahatsızlıkları açığa çıkarmalıymış. Yoksa ruhunda kanserleşirmiş. Sonra çevreye öyle uyulmalıymış ki, duygusal sorunları diğer hastaların, doktorların ve hemşirelerin önünde rahatça söyleyebilmeliymiş kişi. Konuşun, diyor. Konuşun, tartışın, açıklayın. Arkadaşınızın günlük konuşmanız sırasında bir şey söylediğini duydunuz mu da, hemen koşup kara kaplıya yazın. Bu, filmlerde söylendiği gibi, 'ispiyonculuk' değil, arkadaşınıza yardım anlamına gelir. Eski günahları açığa çıkarın, herkesin gözü önünde aklansınlar. Grup Tartışmalarına katılın. Bilinçaltının gizlerine hem kendinizin hem arkadaşlarınızın girmesine yardımcı olun.
Dostlar arasında gizli saklı yoktur.
"Bu dünya... güçlünün dostum. Varoluşumuz, güçlünün güçsüzü yutarak güçlenmesine dayalı. Böyle olması da doğal. Bu düzende tavşanların ne olduklarını bilmeleri, kurdu güçlü diye bellemeleri gerek. Savunmanın bir yolu kurnazlık. Kurdun yakınına geldiğini gören tavşan, kurnazlığa sıvanır, korkar, delik açıp içine saklanır. Çeker ve sürdürür yaşamını. Yerini bilir. Kurdu savaşa çağırmaz tabii. Akıllıca bir iş olmaz çünkü, değil mi?"