Ah, hassas kalpliler, benim gibiler için işte buveşek davası da bir"Ferhat'la Şirin" bir"Kerem ile Aslı" serguzesti kadar fecidir! Hülasa bu da nevi diğer bir aşk faciasıdır... Bilmem o gün mahkemede şu safahatı düşünüp de gözyaşı dökenler var mıydı? Eşeği değiştirip de hayalinde yerine kendini veya sevgilisini koyan aşıklarla maşukların şu hüzünlü sergüzeşte ağlamamasına ben ihtimal veremiyorum!
Yahu, o şair kimse, ne doğru söylemiş... Tamamı pek iyi hatırımda değil amma hani bir yeri vardır, hayattan bahseder de "uyandım da bildim o bir hâb imiş!" der, ben de uyandım da anladım, sahi, dünya bir uyku imiş.
Descartes'i çiğneyecek diş, Spinoza'yı eritecek safra kafamda yok. Çok iptidai, fazla basit bir akıl ama ben ondan memnunum.
(...)
Lakin benim ufak, sissiz, pussuz aklımın nüfuzsuz ışığı altında hakikat dünyasının hayli loş, kuytu köşelerini araştırabiliyorum.
“hakikati daima nükteli anlatmak imkânı varken bazı muharrirler gibi dobra dobra atmak zararlı bir usul olsa gerekir. Sen “leb” de, bırak “leblebi”yi anlasın... Zaten anlamayacaksa “leblebi”de desen anlamayacak olan yine anlamaz!”