Doğunun, değişmeyen değiştirilmeyen feodal yapısının hazin sonuçlarının, insanlara, kültürlere, farklı kimliklere yansımasının gerçekçi öyküsü anlatılıyor kitapta.
1880'ler, yöre Muş, Ermeni ve Kürt kökenli, iki farklı dinsel kimlikteki Osmanlı Tebaasının yaşadığı ortamda, Kürt Beyi Musa yörede deyim yerinde ise feodal sistemin bir sonucu olan “devlet içinde devlet” anlayışı ile hüküm sürmekte.
Eşkiyalıktan köy baskınlarına, kız kaçırmalara kadar “gücün kendi hukukun belirlediği” bir düzen yaşatmakta.
Musa Bey bir düğünde gördüğü Ermeni güzeli Gülizar’ı gözüne kestirir ve bir gece adamları ile kaçırır.
Gülizar üç ay kadar Musa Bey tarafından alıkonulur. Evlenmek ister ancak 4 eşi olduğu için İslami gelenek Musa Bey’in Gülizar ile evlenmesine izin vermez. Bu kez Musa Bey Gülizar’ı kardeşi ile zorla evlendirir. Dininden dönmeyen Gülizar ailesi ile bağlantı kurarak kendisinin kurtarılmasını ister.
Zorlu ve baskıcı bir ortamda Ermeni cemaati Sultan Hamit’e kadar ulaşır ve aynı zamanda Avrupa Devletleri de olaydan haberdar olur.
Sonuçta mahkeme kurulur Gülizar inancı ve cesareti ile bu zorlu sürecin üstesinden gelir. Ve bu mücadelesi ile Gülizar Ermenilerin kahramanı olur.
Kitap amatörce yazılmış olsa da gerçek bir olayın anlatılması nedeni ile tarihe ışık tutan bir eser.