"Ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya" diyen Türk Edebiyatı'nın önemli kadın şairlerinden Gülten Akın , Güller Kitabı'nı okuyan beni mi anlatmıştı?
Evlerimizdeki çiçekler hem gösterişli olmalı hem de bakımı kolay olmalı.
Teneke , su bidonlarında; sümbüller, sebzeler, güller yetiştiren çocukluğumdaki sokaktan iz yok şimdi. O teyzeler saksısına değil, içindeki güzelliğe önem verirdi.
Peki ya şimdi ?
Olmadı soldu deyip kaç çiçek çöp oldu ?
Bize solan çiçek vermeyin yazık deyip saksıda hediye edilen kaç çiçek heba olmadı ?
Anneler çiçektir , kadınlar çiçektir dedik ama çiçeğin aslına sahip çıkamadık ki suretleri değer görebilsin.
Yaşıyoruz , doğayı bilmeden yaşıyoruz. Yanından geçtiğimiz her ağaca ağaç diyerek , her çiçeğe çiçek diyerek yaşıyoruz.
Bir çocuğumuz olduğunda "Anne, bunun adı ne ?"dediğinde içimizde oluşan koca bir boşlukla yanlış cevapları vererek yaşıyoruz.
Yaşıyoruz ; bilmeden , görmeden, bilmediğimizi kendimize bile itiraf etmeden , zamanı kırbaç yapıp sırtımıza vura vura durmadan, soluklanamadan yaşıyoruz.
Güllerin Kitabı ,değersiz ellerde değerli şeylerin değerinin yitirişini anlattı bana. Dilinin ağırlığı değildi beni duraksatan , yüzeysel bilgi ve duygularımdı anlaşılmaz kılan.
Hepimiz insanız işte! Hepsi ağaç ,hepsi çiçek , hepsi hayvan ! Aynı kalıba sokup fabrikasyon ürün gibi muamele yaptığımız kendimiz ve diğer canlıların duygularını unutmadan ; gül, lale , sümbül , nergis, sarı çiğdem , zambak , karanfili ve daha nicesini bilerek yaşamaya söz veriyorum kendim için , Uraz'ım senin için ! #ebbekinkaralamadefteri