Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gülünün Solduğu Akşam

Erdal Öz

Gülünün Solduğu Akşam Gönderileri

Gülünün Solduğu Akşam kitaplarını, Gülünün Solduğu Akşam sözleri ve alıntılarını, Gülünün Solduğu Akşam yazarlarını, Gülünün Solduğu Akşam yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kâğıdımız çaput bizim Kefenimiz bulut bizim Mesleğimiz umut bizim Kıranlara selâm olsun ÜLKÜ TAMER
Sayfa 199 - Can Yayınları 2. Baskı 1986Kitabı okudu
Ameliyat ..
Onların da ayrı bir sözlüğü var. İşkenceye ‘operasyon’ diyorlar. İşkenceden sonra yaptıkla­rı bakıma da ‘ameliyat’. Falakada tabanların de­rileri yırtılınca makasla kesiyorlar deriyi. Bu ‘ameliyat’ oluyor.
Sayfa 208 - Can Yayınları 2. Baskı 1986Kitabı okudu
Reklam
Dayanabildiğin kadar dayanmak kararındasın. Ondan sonra bir şeyler söylesen bile işken­cenin kesilmeyeceğini anlıyorsun. İşkence edile­meyecek bir duruma girmeye hazırlıyorsun ken­dini. Haşat olmayı bekliyorsun.
Sayfa 213 - Can Yayınları 2. Baskı 1986Kitabı okudu
Sonradan öğrendim: işkence sırasında ku­sarmış insan ve iyiymiş kusmak. Kusunca kor­kar, işkenceyi keserlermiş.Kusmadım. Kusamadım. Bilerek aç bıraktı­lar beni.
Sayfa 214 - Can Yayınları 2. Baskı 1986Kitabı okudu
«İki gün öncesine kadar ‘Birinci’ sigarası içi­yorduk,» dedi. «Sonucun böyle olacağını bildiği­mizden, hiç olmazsa son iki günümüzde filtreli sigara içelim dedik.» Ardından da «Gelmekle çok iyi ettiniz,» dedi. «Ölüme nasıl gittiğimizi gözle­rinizle görüp yarınki kuşaklara doğru anlatası­nız diye sizlerin bu olaya tanık olmanızı istedik. Cezaevlerindeki devrimcileri benim için tek tek öpün. Bizleri de Taylan’ın yanına gömün.»
Sayfa 242 - Can Yayınları 2. Baskı 1986Kitabı okudu
Klasik dar kafalı sağcı .. =))
Giderken önümüze çıkan bir albay, çok alay­cı bir tavırla, «İmamı kabul etmediler, dini tören istemediler; bunlar müslüman değilmiş,» dedi. Halit bey, «Bu onların kendi bileceği şey,» dedi. Albay, bize dokundurmaya çalışarak, «Tabii tabii, bunu siz de bilirsiniz,» dedi.
Sayfa 245 - Can Yayınları 2. Baskı 1986Kitabı okudu
Reklam
Deniz’i ayağa kaldırdılar. Ceplerinde ne var ne yoksa çıkarıldı. «Parkam nerde?» dedi Deniz. Parkası, odada, kapının arkasında asılıydı. Gösterdiler. «Parkamı babama teslim edin,» dedi. Savcı, «Parkanı da, cebinden çıkanları da, mektubunu da babana teslim edeceğiz,» dedi. Deniz’in cebinden birazcık para da çıkmıştı. Onbeş lira kadardı. Savcı, mahkemenin kararını okudu kısaca. «Bu karar sana mı ait?» diye sordu Deniz’e. «Bu kararı kabul etmiyorum, reddediyorum,» dedi Deniz.
Sayfa 248 - Can Yayınları 2. Baskı 1986Kitabı okudu
Bir infaz olayının tanığı gibi değildim, dev­rimci bir eylemi izliyor gibiydim. Tepkim olağan­dı. Çok dikkatliydim: Tabure masadan düştü ye­re. Deniz’in ayakları masaya değdi, tabanlarıyla basamadı ama uçları değdi masaya. Anlaşılan, Deniz’in uzun boylu oluşunu hesaplayamamışlardı. Bu durum, görevlilerde bir şaşkınlık yarat­mıştı. İnfaz savcısı, «Masayı çekin altından!» diye bağırdı. Masayı çektiler. Gitmişti Deniz.
Sayfa 251 - Can Yayınları 2. Baskı 1986Kitabı okudu
Katranı kaynatsan olur mu şeker ...
İnfaz savcısına döndü: «Mektuplarımı baba­ma verirsiniz, değil mi?» dedi. «Elbette veririz,» dedi savcı. «Bize güvenin yok mu?» «Yok tabii,» dedi Yusuf. «Size niye güvene­yim?» «Veririz, veririz. Merak etme sen,» dedi sav­cı. Ve infaz savcısı, sözünde durmadı: Yusuf’un yazdığı iki mektuptan birini,köylülerine, akra­balarına yazdığı ikinci mektubu yerine iletme­di.
Sayfa 254 - Can Yayınları 2. Baskı 1986Kitabı okudu
«Yusuf Aslan’ın infaza engel bir rahatsızlı­ğı var mı?» dedi savcı. «Hiçbir şeyim yok,» dedi Yusuf. «Sanki ko­mada olsam asmayacak mısınız?»
Sayfa 256 - Can Yayınları 2. Baskı 1986Kitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.