Güneş Ülkesi

Tommaso Campanella
Humanizm'in getirdiği antik döneme ilişkin özlem ve kolektivizm
Bu ülkenin halkı Hindistan'dan gel­miş, Memleketlerini kasıp kavuran Magusların baskıcı yö­metiminden, soygunculardan ve zorba yöneticilerden kaçmış ve ortaklık içinde, filozofça bir yaşam sürmeye karar vermiş. Gerçi Ülkenin diğer eyaletlerinde yaşayanlar arasında kadın­ ların bu ortaklığa katılım hakları yok, ama burada var, çünkü kendi aralarında şu şekilde bir düzen oluşturmuşlar: Onlar için her şey ortak; bu ortak paylaşımda devletin Yüksek Gö­revlileri söz sahibi. Ama gerek bilimler, gerek devlet mevkile­ri gerekse dünyevi nimetler öyle iyi paylaştırılmış ki, hiç kimse hiçbir şeyi kendisine mal etmeye çalışmıyor.
Güneş Ülkesinde yönetim:
Onların arasında en büyük yönetici bir Rahip, adına Sol diyorlar, biz olsak Metafizikçi derdik. Dünyevi ya da ruhani işlerin başında o var; bütün toplumsal konularda, bütün hukuksal davalarda en son karar merciidir kendisi. Eşit yetkiye sahip Pon, Sin ve Mor adında üç yar­ dımcısı var; dilimize çevirirsek, bunlara Güç, Bilgelik ve Sevgi deriz. Güç, savaş ve barışla ilgili her tür sorumluluğu üstlen­ miştir, askerlik sanatında olsun, savaş sanatında olsun büyük yetki sahibidir; ama Sol'dan üstün değildir. Kendisi yüksek askeri görevlileri ve askerleri yönetir, levazım ve tahkimat hizmetlerini denetler, saldırı hazırlıklarını düzenler, savaş araç gereçlerini, cephanelikleri ve savaşla ilgili işlerle uğraşan zanaatkarları gözetir.
Reklam
Dış duvarsa, bilim, savaş ve yasa işlerinde ün salmış üstün zekâların resimleriyle donatılmış: Musa, Orisis, Jüpiter, Merkür, Lykurgos, Pompilius, Pythagoras, Zamloxis, Solon, Charondas, Phoroneus ve daha niceleri bir bir yer almışlar orda. Daha kimler yok ki! Muhammed bile var içlerinde.
Cenovalı Kaptan: Kent'in en büyük yöneticisi bir başrahiptir. Halk Hoh der ona. Biz olsak Metafizikçi derdik.
Yedi gezegenin adlarını taşıyan yedi altın lamba, tapınağı gece gündüz durmadan aydınlatır.
Reklam
Bir başka ütopya
Daha XIV. ve XV. yüzyıllarda, katolik Kilisesinin katı dogmalarına, büyük ve haksız zenginliğine, derebeylik düzeninin kötülüklerine karşı, çeşitli tarikatların önderliğinde, yer yer baş gösteren ayaklanmalar Avrupa'yı baştan başa saran bir nitelik kazanmıştı. Bir yandan Kilisenin, bir yandan da kral kuvvetlerinin bastırıp ortadan kaldırdığı bu tarikat ayaklanmaları, başka başka yerlerde, başka adlarla yeniden örgütlenip harekete geçiyordu. İşte, Bohemya'da uzun süre etkin olan Picard'lar ya da Adamist'ler! İşte, İtalya, Fransa ve Almanya'da «insanın bu dünyada mutlu olmasını» isteyen Beggard'lar! İşte, İngiltere'deki Wyclifçiler, orta Avrupa'daki Hus'cular! Bütün bu tarikatlar, dinsel yenilikler yanında, daha haklı bir toplumsal düzen kurma çabası içindeydiler. Hus'cuların bir kolu olan Taborit'ler, dinsel törenlerin bir çoğunu atmakla kalmıyor, din reformunu mal ortaklığına dayanan toplumsal bir devrimle tamamlamak istiyorlardı. İşte, Campanella bu toplumcu görüşten, bu devrimci ilkelerden yola çıkar ve «Ben doğacak yeni sabahların çan sesiyim» der.
·
Puan vermedi
Bir kaptanin macaralarini anlatmasi ve bir gezisi sırasında gördüğü devleti tasfir etmesi seklinde basliyor kitap. Yazar kafasındaki ideal dünyayı anlatmis. Hıristiyanlık dinine çok övgü var. Devletin başında rahip var. ama Hıristiyanlık ogretileriyle de uyuşmayan kurallarla dolu bir toplum hayal etmiş. 7 kat duvarla şehri koruma altına almış, bu duvarlari egitim tahtası gibi bilimsel bilgilerle doldurup halkını eğitmiş, Katı kominist devlet yonetimine benzetilebilecek bir devlet anlayisi. Kisisel özgürlükler cok sınırlı, özel mülkiyet yok. Hersey ortak ev, eş, kiyafet seçimi gibi birçok konuya devlet karar veriyor. Aile mefrumunu kaldırması, çocukların aile sevgisinden uzak yurtlarda büyütülmesi insan fıtratına uygun olmayan bir durum olduğunu düşünüyorum. Yazar, kaptanın tatlı tatlı gördüklerini anlatırken birden kesiyor gitmem lazım diyor ve kitap bitiyor. Kitap Devlet anlayisinda; halkın güvenliği, eğitimin önemi, sehrin bir egitim alanina cevrilmesi, eşitlik gibi güzel fikirler barındırmakla birlikte, aslında yedi kat duvarla çevrili, kaliteli bir hapishane hayatı tasviri yapıldığını düşünüyorum, hele aileyi yok etmesi, toplumun çekirdeğini parçalamak, doğaya aykiri bir dusunce olarak görüyorum.
Güneş Ülkesi
Güneş ÜlkesiTommaso Campanella · Alfa Yayıncılık · 20183,478 okunma
"Güneş Kentlilere göre, kadınlar yönettikleri bölgelere bolluk getirirler."
Reklam
"Güneş Ülkesi'nde, üremeyle eğitime büyük önem verilmektedir. Çünkü, devlet bu iki görevi yerine getirmezse, babaların ve çocukların işledikleri suçların cezasını kendisi çeker."
"Çocukların günahının cezasını, üreme kurallarına uymayan ve çocuklarının eğitimine önem vermeyen babaların çekmesi gerekir."
Resim