Şeker portakalı kitabı’nın devamı olan Güneşi Uyandıralım bu defa Zeze’nin ergenlik çağlarını ele alıyor.
Bu kitapta küçük Zezemiz biraz daha büyümüş, ailesinin maddi yetersizliği sebebiyle zengin ve kuralcı bir aileye evlatlık olarak verilmiştir.
Şeker Portakalı kadar hüzünlendirmese de yine de fazlaca duygulandırdı beni.
Artık büyümüş, hayatın gerçekleriyle karşılaşmaya başlayan; ama yaramazlığından, masumiyetinden bir şey kaybetmemiş. Zeze bildiğimiz duygusal, hüzünlü, sevgiye aç ve bir o kadar da yaramaz yine. Bu kitapta da uçsuz bucaksız hayal dünyasıyla şaşırtmayı başarıyor okuru. Hayal dünyasında oluşturduğu yüreğine gelip yerleşen "Adam" ismini verdiği bir Cururu kurbağası vardır burda da. Adam, kısa zamanda Zeze’nin sırdaşı olur ve ona daima yol gösterir. Fakat Adam, Zeze korkularını yenince ve daha da olgunlaşınca, Zeze’nin yüreğinden gidecektir... (Bir nevi yüreğindeki güneşi uyandırınca)
Her çocuğun hayallerinde bir Maurice, bir Adam olmalı. Tabi evlerinde hizmetçi olan Dadada ve okuldaki öğretmeni Fayolle de gerçek hayatta daima destekçisidir. Zeze burda çok zeki ve okulunun en başarılı öğrencisidir. Aynı zamanda kendini bulma arayışındadır. Her şey yoluna girdiği zaman artık Adam ona veda eder ve gider...