Yazarın daha önce Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar ve Korkuyu Beklerken kitaplarını okumuştum. Bu kitabı onlara göre oldukça farklı.
Günlük, Tutunamayanlar kitabının Selim karakterine selam göndererek başlıyor.
"Selim gibi günlük tutmaya başlayalım bakalım. Sonumuz hayırlı değil herhalde onun gibi."
Kimseye söyleyemeden, içimde kaldı, kayboldu." dediğim düşüncelerin, duyguların aynası olsun. Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız
Sözleriyle başlayan kitabı açıkçası ilk etapta biraz çekinerek okumaya başladım. Oğuz Atay'ın iç dünyasını, duygularını, düşüncelerini okurum herhalde diyordum. Belki i zaman bu dahi yazarı anlayabilirim, kafası kırıklardan demem diyordum. Ancak beklediğim gibi olmadı. Yazarın günlüğü bile bir edebiyat zenginliği. Yazdığı kitaplar ile ilgili notlarından, planlarından, okuduğu kitaplardan, yazarlardan bahsediyor. Toplumu, kültürü, Osmanlı'yı yeriyor. Az biraz siyaset yapıyor. İstisna olarak belirteceğim babasına yönelik bir kısım vardı ki kitapta işte orada bir duygusallık gördüm diyebilirim.
Ey talih! Beni kendi ülkemde bir yabancı gibi yalnız bıraktın.
Kitapta geçen bu cümle ise bence yazarı anlatan cümledir. Oğuz Atay farklı bir yazar, okuduğum kitaplarını ileride tekrar okumayı düşünüyorum