''Sabah uyanabilmiş olmak başlı başlına bir mucizeydi bizim için ve gecenin karanlığı çöktüğünde, yatmaya hazırlanırken her şeyi görmüş ve yaşamış olmamıza duyduğumuz inancımızla, bu yaşamda artık daha fazla zaman kaybetmenin anlamsızlığını düşünerek bir daha uyanmamak üzere uykuya dalmanın daha mantıklı olup olmadığını sorardık kendimize. Geçen günler umutsuzca birbirlerinin aynıydı, asla yeni bir şeyler getirmiyorlardı, üstelik geçip giderlerken, eşekleri yürütmek için burunlarının ucuna asılan havuç misali, nadiren de olsa kurduğumuz küçük hayallerimizi de alıp götürüyorlardı.''
Sayfa 10 - Kırmızı Kedi Yayınları, Çeviren: Armağan Sarı, Eserin Özgün Adı: Ce que le jour doit à la nuit, 1. Basım, Eylül, 2011, 383 sf.Kitabı okuyor