“Bilmediğimiz her şey kitapta yazılı mı?
“Yazılı ama, bir kitapta değil!”
“Ya?”
“Birçok kitapta.”
“İnsan o kitapların hepsini alıp okusa?”
“Okuyamaz.”
“Niye?”
“Ömrü yetmez!”
“Halkımıza kahve verme, şeker verme, gaz verme, hatta ekmek verme zarar yok… Yeter ki ibadethanelerini onar, radyolarından mevlüdünü, ardından da gürmah sesli duahanlarının kalpleri dalgalandıran seslerini eksik etme!”
“Bilmediğimiz her şey kitapta yazılı mı?”
“Yazılı ama, bir kitapta değil.”
“Ya?”
“Birçok kitapta.”
“İnsan o kitapların hepsini alıp okusa?”
“Okuyamaz.”
“Niye?”
“Ömrü yetmez!”
Arkadaşlar her ne pahasına olursa olsun , iktidardan düşmeyeceğiz. Hak, hukuk, adalet, demokrasi boş laflar. Muhalefetin ak dediğine kara, kara dediğine ak diyeceğiz. Muhalefet bâtıl mı dedi? İrtica mi dedi? Biz onların burunladığ her şey gibi bunlara da dört elle sarılıp, halkın hoşuna gitmekten çekinmeyeceğiz. Bizi biz yapan halktır, muhalefet değil. İktidar onların eline yeniden geçse, vallahi tozumuzu attırır. Onun için, bizden olmayan herkesi kendimize can düşmanı bileceğiz, vuracağız, kıracağız, yakıp yıkacağız. Taki akıllarını başlarına alıp ya bizimle birleşirler ya da mahvolup giderler. Başka çaremiz yok. Vaktiyle onların bize kullandıkları silahı şimdi biz onlara karşı, onlardan da ileri giderek, zerrece acımadan, gözü müzü kırpmadan kullanacağız!
Çocuklar, ah çocuklar. Ne severdi çocukları. Bir evin gülü, çimeni, buzdolabı, radyosu, elektriğiydi çocuklar. Çocuğun olmamış da buzdolabın, çamaşır makinen, radyon olmuş kaç para?