''Nâzım'ın ''Çar'a dokunma.!'' öyküsü hiç çıkmazdı aklından. Eski Bolşeviklerden biri anlatmış: Çarlık döneminde bir bölgede tutuklayıp jandarmalara vermişler bunu, ille götürecekler. Jandarmalar mujik. Yolda acıyorlar buna. Sıkı emir var; elinde kelepçe, ayağında zincir. Ne yaptı da böyle davranıyorlar bu okumuş adama.? ''Ben,'' diyor adam, ''kasabanın ileri gelen hükümet memurlarına hırsız dedim,'' diyor. ''Doğru demişsin,'' diyor mujikler. ''Hepimiz biliyoruz hırsızlıklarını.!'' ellerindeki zincirleri gevşetiyorlar biraz, acıyarak. Ertesi gün gene duruyorlar üstünde, onlara hırsız demekle başa gelmez bunlar. Bolşevik diyor ki, ''Vali de hırsız,'' dedim. Başlarında da bakanlar, nazırlar var bunların, hepsi hırsız.'' ''O da doğru,'' diyorlar. Ayaklarını da gevşetiyorlar biraz. Epey bir zaman sonra gene yokluyor jandarmalar. ''Hükümetin hırsızlığını bilmeyen mi var.? Sana nasıl kıydılar.?'' deyince, Bolşevik, ''Bakın,'' diyor, ''O hırsızları biliyorsunuz ya, hepsinin başında da Çar var,'' diyor. ''Onu söyledim ben.!'' Jandarmalar fırlıyor, ''Hah,'' diyorlar, ''Şimdi anladık senin ne namussuz herif olduğunu. Kutsal Çar babamıza söversin ha.!'' Bütün zincirleri eskisinden daha ağır biçimde sıkıyorlar. ''Ülkene gidiyorsun Nâzım'' demiş eski Bolşevik. ''Sakın Çar'a dokunma.!''..''