Varliklısınız siz; o yüzden kuşku yok ki, iyileşecek çocuk. Ama burda da çok çocuk ölüyor, siz benden iyi bilirsiniz. Verem kol geziyor. Türk Kürt ayırmıyor hastalık; varsılla yoksulu ayırıyor. Sizin oralardan daha çok açlık var burda.
Montaigne, gözünüzde pek büyüttügünüz birini o durumda düşünün, der. Gerçekten ne durumdur ya ! Ne durumu yani ? Doğal bir olay işte !
Gözünde büyüten de biziz alçaltan da.
Kuruntularımız... Sarılmadan edemiyoruz. Dostumuz, yardımcımız sanıyoruz; uyanık olup korunacağız ya bakıyoruz baş düşmanımız olmuşlar. En büyük düşmanımız kuruntularımız.
Üstüne çöken çirkinlikten kurtulma çabasıyla her şeyi silip atmaya çalıştı kafasından. Koy sandığa, kalsın! Babaannesinin sözüydü yarı şaka; içinden çıkılamadı mı bir şeyin. Koy sandığa! Ne kolay! Hangi sandığa sığar?"